Uzmanlar, bir ülkenin kalkınmasını hızlandıran en önemi etkenin yeraltı ve yer üstü zenginlikler ve coğrafi konumu olmadığını, “kapsayıcı kurumlar” olduğunu söylüyor.
Kapsayıcı kurum, katılımcılığı, paylaşımcılığı, sorgulayıcılığı, açıklığı ve hesap verebilir olmayı ilke edinen kurumdur. Eşit hakları koruma, rekabette şans eşitliği yaratma, çok sesliliği, kaliteyi, çeşitliliği, verimliliği ve sorun çözmeli kapsayıcı kurumlar temel işlevleri olarak görür.
Kapsayıcı kurum, “muhafaza edilecek değerlerin” ilk sıralarında yer almalıdır. Gerçek muhafazakarlık, açıklık, ahlakilik, dürüstlük ilkelerin sahiplenmektir. Yaptığımız işle ilgili en küçük kuşkuyu bile ciddiye almak, insana saygı ve işimize saygının gereğidir.
Mimar Sinan’ın, Süleymaniye Camii ve külliyesinin açılışında, “Minare eğri!” diye bağıran bir mecnunu ciddiye alması, koca Osmanlı Padişahını bekleterek, minareye ip bağlatıp, mecnunun “Tamam, düzeldi!” diye bağırmasına kadar ipi çektirmesi insana saygının en yalın örneğidir… Padişaha davranışının gerekçesini, “ Eğer o mecnunu ikna etmesiydim; onun ‘minare eğri’ sözünü ciddiye almasaydım; söylenti yayılır; bu caminin adı Süleymaniye olarak anılmaz, ‘eğri minareli cami’ olarak kalabilir” diye açıklaması da işini ne kadar ciddiye aldığının göstergesidir.
İzleyebildiğim kadarıyla Uğur Gürses Hürriyet’te iki kez, Ege Cansen de Sözcü’de bir kez Başbakan Yardımıcının açıkladığı, sonra da Başbakanın da pekiştirdiği, İMF kaynaklı rakamlara dayanarak, “Satın alma gücü paritesiyle Türkiye’de kişi başına milli gelir 25 bin doların üzerinde. Dünyanın 13’üncü büyük ekonomisi…” şeklindeki anlatımın “yanıltıcı olduğunu” yazdılar.
Yazarlarımız, hesap kitap bilen, analitik yetkinliklerini kanıtlamış iki uzman kişi. Bugüne kadar “mecnun” olduklarına ilişkin bir gözlemimiz ya da duyumumuz olmadığı için kendi adımıza yazdıklarını ciddiye alıyor; yargılarımızı yönlendirmek için onların uzmanlıklarından yararlanıyoruz. Velev ki baktığınız pencereden onlar iki mecnun; ortaya koyulan başarıları kıskanan iki insan olduklarını düşünüyor da olabilirsiniz. Onların yazdıklarını ve söylediklerinin benim gibi insanların zihnini bulandıracağını hesaba katarak, Başbakan ve Yardımcısı, ülkeyi yöneten iki ciddi insan olarak, kapsamlı bir açıklamayla yazılanların haksız olduğunu anlatan, inandırıcı gerekçeleri paylaşan açıklamaları kendilerine, aktardıkları bilgiye, eleştiri yapanlara, daha da önemlisi kamuoyuna saygının gereği değil midir?