Uzun yıllardır yazarak düşüncelerimi paylaşıyorum; hiç bir
dönemde son birkaç gündür karşılaştığım sorulara tanıklık etmedim.
Çok değişik mesleklerden insanlar, emekliler, değişik gelir
grubundan dostlar hep aynı soruyu soruyor: Bu gidiş nereye varır;
bu noktaya nasıl geldik?
Olay ya da olgular alabildiğine kızıştığında “dingin düşünmenin
erdem olduğunu” söyler bilgeler
Ülkenin batmayacağını, bir bedel ödenerek sorunların aşılacağını
söylüyorum. Muhataplarımı tatmin edemediğimin farkındayım, ama
panik yapmanın zihni berraklığı kararttığını bilen biri olarak
başka şey söyleyemem doğru olmazdı.
Ne yapmamız gerektiğini soranlara söylediklerimi sizlerle de paylaşacağım. Biliyorsunuz bütün yazılarımda, doğru bildiklerimin ömrünün sizin beni ikna ettiğiniz noktaya kadar süreceğini söylüyorum. Söylediklerimin anlamı ve değeri yoksa, lütfen gerekçeleriyle yazın.
Bugün geldiğimiz noktaya bizi getiren tutumlarımızı, “İşaret parmağınla komşunu suçluyorsan, unutma uç parmağın kendine dönüktür” diyen Hint atasözünü merkez düşünce edinerek analiz ettim.
Bakış açısı temel girdidir
Birincisi, bu ülkede siyasi iradeden küçük işyeri sahiplerine
kadar hepimiz, 1970’lı yılların koşullarında oluşan “ Üret de ne
üretirsen üret” anlayışını tam olarak aşamamış olmanın yarattığı
sonuçlarla yüzleşiyoruz. Ürün doğalarının, süreç yapılarının, işlem
boyutlarının alabildiğine değiştiği bir dönemden geçtiğimiz halde,
üretimin içinde yer alanlarımızın büyük bölümünün kalite, maliyet
ve fiyat dengelerinin değişmesini yeterince fark edemediğinin
tanıklarındanım.
Israrla önerdiğim halde, basit bir bütçe kontrolü yapmayan,
geri-bildirim analizleriyle işini yönetmeyen, alışkanlıkla iş
yapanlar, bugün çok ciddi sorunlarla yüzleşti. Gelişme, durumu
koruma ve çekilme planları gibi üç alternatifli işlerini
yönetmeyenlerin sorunları, planlı iş yapanlara göre daha büyük.
İkincisi, İlber Ortaylı’nın da sık sık altını çizdiği gibi, bulunduğumuz coğrafyada “üretimi öğrenmiş toplumlardan” biriyiz, ama “ucuz-emek odaklı üretim yapısını” aşarak, “ileri teknoloji içerikli, kalifiye işgücü odaklı, yüksek katma değer yaratan” üretim aşasına geçebilmiş değiliz. Bugün ivedilikle, değişen ürün, süreç, işlem doğalarındaki değişmeyi kavrayan bir üretim stratejisi çerçevesinde toparlanmamız gerekiyor.