Stephen W. Hawking’ın erişebildiğim bütün kitap ve yazılarını tutkuyla okudum. Düşünce biçimi ve anlatım özgürlüğünden ödün vermez tutumuyla beni her zaman kendine çeken bilim insanlarından biriydi.
Milliyet Yayınları Dr. Sabit Say ve Murat Uraz’ın dilimize kazandırdığı Zamanın Kısa Tarihi / Büyük Patlama’dan Kara Deliklere adlı Stephen H. Hawking’in kitabını 24 Kasım 1988 günü, 30 yıl önce, Ankara’da satın aldım. İki gün sonra 26 Kasım 1988 günü, Bakırköy-Bostancı deniz otobüsünde, kitabın boş olan beşinci sayfasına bir not düştüm:
“ Kitapta anlatılanları tam anlamam için evreni kavramaya dönük eski kuramların tümünü bilmem gerekir. O nedenle Hawking’in ne demek istediğini zihnimin alacakaranlığına yerleştirdim.
Düşünceyi inancın önünde tutan çabayı çocukluğumdan beri savunuyorum. Yaşamımda düz bir çizgi izlemedim; ama temel ilke ve görüşlerimde sezgisel yaklaşımlarım doğruya yakındı.
Bu kitap geniş düşünme için gerekli, güzel bir çaba…”
Hawking’den öğrendiğim bir genellemeyi, hayatı anlamının maymuncuğu gibi kullandım: “Gerçeklik diye bir şey yoktur; zihni modele göre gerçeklik vardır. Zihni modelinizin varsayımlarını değiştirirsiniz, gerçekliğiniz de değişir!”
İnançtan düşünceye geçmekte küçük bir adım atabildiysem, onu bir ölçüde de Hawking’in saptamasına borçluyum. İki cümlelik bir anlatımın beni, sorgusuz inanmanın bağnazlığından kurtardığına inanıyorum.