İlk yazıda paylaşılan Güler Sabancı’nın değerlendirmesinde “öncelikle katma değer yaratan teknolojilere yatırım yapma” vurgusunu anımsayalım.Ülkemizin “yatırım yönetimi gündeminin” ilk ve ivedi maddesinin, mevcut sanayimizin ihracat ürünlerinin birim fiyatının 1.50 cent düzeyinden 3 dolar düzeylerine çıkarılmasıdır. Güven Sak’ın DÜNYA Gazetesi’nde 15 Ocak 2018 günü “ İhracatta sofistikasyonun gelişimini1” anlattığı yazısı da sorunun ölçeği ve önemi hakkında ipuçlarını vermektedir. Düşük ve orta teknolojiyle donanmış olan üretim tesislerimizin ciddi “modernizasyon yatırımlarına ihtiyacı” var.
Yeni nesil OSB’leri ve yeni nesil yatırımları tartışırken “katam değer yaratma” konusunu enine boyuna sorgulanmalıyız.
Bizleri yaratmak istediğimiz sonuca götürecek yol, açık ve özgür tartışmalardan geçer. "Muhalefeti ihanet sanan kasaba kültürünün” tuzaklarına düşmeden, aykırı düşüncelerin tartışılmasının zenginlik üretmenin temel dinamiği olduğu anlayışından yola çıkmalıyız. Savunmacı bir anlayışla, koruma kalkanlarımızı hemen kaldırmanın anlamı yok, değeri de yok! Dingin düşünmeli, Güler Sabancı, Bayram Ali Eşiyok ve Güven Sak’ın uyarılarını alıcı ruhla değerlendirmeliyiz ki çözüm üretebilelim.
Eşiyok’un uyarısı bize sorunumuzu ev çözümü net olarak anlatıyor2:
“Türkiye 1980’lı yıllardan günümüze kadar uygulanan statik mukayeseli üstünlüklere dayalı kaynak tahsis süreci sonucunda düşük profilli sektörlere kilitlenerek yüksek teknoloji üretiminde başarısız oldu.Temel olarak düşük ve orta teknoloji yoğunluklu sektörlere dayalı bir üretim yapısı ile Türkiye’nin uluslararası iş bölümündeki yerinde anlamlı değişiklikler gerçekleştirmesi olası değil.