Lafı dolandırmanın lüzumu yok. Avrupa, kıtasının bağrından dünyanın önemli birliklerinden biri olan Avrupa Birliği’ni çıkarmasının 60. yılında, neredeyse kuruluşundan beri kendisiyle işbirliği yolunu seçmiş bir ülkeye dikta yöntemiyle yaklaşıyor.
Kendi görüşlerini dikte etmeye çalışıyor.
Ağır saldırılar altındayız. Türkiye önemli bir sistem değişikliğinin arifesinde. Yapılacak olan değişikliklere bakıyoruz. Önemli bir kısmı zaten AB ülkelerinin birçoğunda halihazırda uygulanmakta olan unsurlar. Örneğin 18 yaşında seçilme hakkının elde edilmesi. Vekil sayısının arttırılması da bu kategoriye giriyor. Her ülkenin kendisine uygun gelen sistemi seçme hakkı var Eski Kıta’da. Ama iş üçüncü ülkelere gelince, öncelikli olarak yukarıda saydığım başlıkların bahane olarak kullanılmasıyla yola çıkılıyor ardından herhangi bir gerekçe aramaksızın Türkiye’ye salvolar, hatta saldırılar başlıyor.
Avrupa, buradaki taşeronlarına bir konsept dikte ederken, ülkemize kendi tercihlerini empoze etmeye çalışıyorlar. İzledikleri yöntem dikta yaklaşımının ta kendisidir. Peki biz Avrupalı karar vericileri, bizim adımıza tercih yapsınlar diye delege ettik mi? Hayır.