Uluslararası basını yakından takip edenlerin dikkatinden kaçmamıştır. Son dönemde DAEŞ haberlerinde eskiye oranla bir düşüş olduğu tespiti yapılıyor uluslararası medya analistlerince. Türkiye’nin DAEŞ hedeflerine yönelik operasyonlarına hız vermesiyle birlikte, Batı basınında DAEŞ haberlerindeki bobardıman da bıçakla kesilir gibi rafa kalktı. Eskisi kadar yoğun “Türkiye-DAEŞ-destek” formatlı haberlerin gündeme gelmediği anlaşılıyor. Demek ki neymiş, DAEŞ Türkiye’ye vurma imkanı verdiği için iştah açıcı bir kartmış uluslararası medya baronları için...
Türkiye’nin örgüte yönelik yoğunlaşan operasyonları, Batı’nın algı operatörlerinin elindeki önemli bir kartı da tuzla buz etmiş durumda.
DAEŞ’e karşı mücadelenin farklı boyutlara yükselmesiyle birlikte Türkiye’ye karşı koz olarak kullanılan bu kart, tam tersi bir istikamette de işlemeye başlayabilir. Hesaplar tersine dönebilir uzun lafın kısası.
Sudan yakalanan hayatlar
Mülteci krizi de Türkiye’ye uluslararası planda farklı bir platform kazandıran konulardan. Hatta şu sıralar bu konuların en başında geliyor. Rakamlarla konuşacak olursak, Türkiye sadece kapılarını açmıyor mültecilere, aynı zamanda sudan akıp giden hayatları da bileklerinden yakalayıp, kıyıya çıkarıyor. 1 Ocak-27 Ekim 2015 tarihleri arasında 1887 olay yaşanmış ve bu olaylarda 66 bin 239 göçmen dalgaların arasından çıkarılıp, hayata döndürülmüş.
2014 yılı ile 2015 yılı arasında deniz yoluyla mülteci kazalarında yüzde 400 artış olmuş.
Genellikle de Suriye, Afganistan, Myanmar ve Irak’tan gelen göçmenlerin (uluslararası hukuk açısından bu insanlar için “mülteci” ifadesinin kullanılmaması gerektiğini elbette not düşelim ama genel kavram olarak kullanıldığını da hatırlatalım) hayatlarından vazgeçme pahasına çıktıkları yolculuklarda yaşam elini Türkiye’den bulduklarını akıldan çıkarmamak gerekiyor.
Türkiye, tek başına bütün bir Avrupa Birliği’nden daha çok hayat kurtarıyor. Bunu da yine rakamlar söylüyor.