Dünyanın gözü, 56 İslam ülkesinin temsil edildiği İslam İşbirliği Teşkilatı’nın 13. İslam Zirvesi’ne çevrilmişken, Avrupa Parlamentosu, Türkiye raporunu açıkladı. Aslında yayınlanan rapor, Türkiye’nin yıllardır bilinen kırmızı çizgilerini zorlayıp, bir süredir devam eden sinir harbini tırmandırmayı hedefleyen unsurları barındıran ve son tahlilde olgunlaşmamış formatta bir aktivistin çalakalem yazdığı bir bildiriyi andırıyor. Avrupa Parlamentosu Türkiye raporu, Türkiye ile ilgili Avrupa kurumlarından çıkan bir başka önemli metni, Avrupa Komisyonu’nun Türkiye raporunun açıklanma takvimine eleştiri getiriyor. AB-Türkiye cephesinde yaşanan momentuma o kadar uzak ki Avrupa Parlamentosu Türkiye raporu, aktivist bir sivil toplum kuruluşunun sorumsuz abartılarına öykünmekten geri durmuyor. Ermeni soykırım iddiaları ve Türkiye’nin terörle mücadelesine ilişkin süreçlerle ilgili tek taraflı ısrarlarından vazgeçmiyor rapor. İnsan hakları ve demokratikleşme başlıklarında, terör örgütü ve paralel çetelerim oyuncağı olduğunu bir kez daha gösteriyor. Biraz da raportörden bahsedelim. Kati Piri... Sosyal medyadan takip edenler, Piri’nin network’ü ve haber kaynaklarına ilişkin fikir sahibidir. Uzun uzadıya incelemeler yapmaya gerek yok. PKK’nın kontrolü altındaki iletişim araçları, Piri’nin alan açtığı haber kaynakları arasında geliyor. Türkiye’yi ziyaret ettiğinde, çerçevesi PKK argümanları olan temaslarda bulunuyor. Bizzat kendi yaşadığı Brüksel’deki terör saldırılarının ardından kendi günlük yaşantısında da gündeme gelen “güvenlik ve özgürlük dengesi”ni, mevzu bahis Türkiye olunca yok sayıyor. Sayın Kati Piri’ye sormak gerek, Brüksel’e teröristler hendek kazıp, içine patlayıcılarla tuzaklar kursalar, milletvekilleri yüzlerce kişiyi öldüren canilerin taziyesine gitse, ne düşünürdü?