“Aylan büyüseydi, kadın tacizcisi olurdu.”
Bodrum sahiline vuran küçücük bedeniyle dünyada mülteci krizinin sembolü haline gelen Aylan Kurdi’nin son nefesini vermesi de yetmedi. Küçücük bir çocuğun boğularak hayatını kaybetmesi, bir deniz kıyısına cansız bedeninin vurması bile o vicdanları sızlatmadı. Sızlatmadı ki, muhalif deliliğin simgesi olduğunu iddia eden bir “mizah dergisi” Charlie Hebdo, Aylan’ın ölmemiş olma olasılığını bir felaket olarak resmetti. Aylan büyüyecekti ve kadınları taciz eden bir sapığa dönüşecekti. Yani şöyle diyor esasında Charlie Hebdo: “İyi ki Aylan öldü!” Dünya bir tacizciden temizlendi!
O Batı dünyası ki, kilisenin en bilinen icraatı son dönemde çocuk tacizi, pedofili olarak kayıtlara geçiyor.
O Batı dünyası ki, dünya kapitalizminin kilit kurumlarından birinin başındaki kelli felli bir devlet adamı, otel çalışanı bir kadını taciz etmekten tutuklanıyor.
Fransa’da 2012 yılındaki Cumhurbaşkanlığı seçimlerini belirleyen bir taciz skandalından bahsediyorum. Dönemin IMF Başkanı Dominique Strauss-Kahn bu skandal nedeniyle Fransa başkanlık seçimlerindeki şansını kaybetmişti.
Sayısız örneği var, çürüyen Avrupa toplumlarının taciz skandallarına ilişkin.
Ama iyi ki Aylan öldü, değil mi Charlie Hebdo?
Çünkü mülteciye, ötekine bu ülkeleri ne kadar dar etsek iyidir, aslında...
En iyi mülteci, en iyi öteki ölü olanıdır, değil mi?
Kime laf anlatmaya çalışıyorum ki?
Hz. Muhammed’e hakaret etme cüretini göstermiş nefret fabrikatörleri, Aylan’ın anısının önünde ceketlerinin düğmesini iliklemeyecek elbette.