Bu satırları, Paris’te düzenlenen İklim Zirvesi COP 21 için hazırlanan “hangar bozması” konferans merkezinden yazıyorum. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan ile Paris ve Doha’yı kapsayan üç günlük bir yurtdışı seyahatindeyiz.
İlk durak Paris... 150’den fazla liderin buluştuğu Paris, 13 Kasım terör saldırılarının şokunu atamamış üzerinden. Zirveyi biraz zoraki olarak toplamış izlenimi veriyorlar. Paris’in merkezi yerlerinde pek çok konferans salonu varken, havaalanı yakınındaki Le Bourget’ye toplantıları hapsetmeleri bunun ilk göstergesi. Güvenlik önlemi adına zirve katılımcılarını sapa bir noktaya toplayan Fransızların, toplantıyı “bitse de gitsek” modunda düzenledikleri de göze çarpan unsurlar arasında.
G 20 zirvesindeki ikramları ve ağırlamayı düşündükçe, Fransızların zirve organizasyonunda sınıfta kaldıklarını söylemek mümkün. Türkiye, G20 deneyimiyle bana kalırsa uluslararası zirve düzenleme kursu açmalı başka ülkelere!
Bu girizgahı yaptıktan sonra, gelelim COP 21’in ana gündem maddesine.
Paris’te bir araya gelen dünya liderlerinin iklim değişikliğini kontrol altına almak ve küresel ısınmayı 2 derecenin altına düşürmeyi hedefleyen bir anlaşmaya ulaşmaları öncelikli hedef. Ancak dün liderler buluşmasıyla başlayan ve 15 gün sürecek görüşmelerde etkili bir anlaşmaya ulaşılması zor görünüyor. Zira dünyayı en çok kirleten Çin ve Hindistan ve ayrıca ABD anlaşma konusunda adım atmak istemiyor. ABD Başkanı Barack Obama, olası bir anlaşmaya imza koyması durumunda Kongre engeliyle karşılaşacağından emin.
Mevcut verilere bakacak olursak, 15 günün sonunda bir metin çıkacak çıkmasına da, ne kadar etkili olacak orası belli değil.
İklim değişikliği konusunda atmosfere en çok zarar veren ülkeler, elini taşın altına koymaya yanaşmadıkça bu tür dev buluşmalar amaca ulaşmakta zorlanacak gibi görünüyor.