Elitlerin siyaset teorilerini, araştırma şirketlerinin öngörülerini, seçmen davranışlarını didik didik eden çalışmaları bir kenara attı Türkiye seçmeni.
Beni de şaşırttı. İtiraf edeyim. Ak Parti’nin tek başına iktidar olabileceğine inanıyordum ancak oy oranını % 44 olarak tahmin etmiştim seçimlerden önce.
Seçmen, sokaktaki insan kendisine biçilmeye çalışılan elbiseleri denemedi bile...
Özerklik ilanı adı altındaki provaları buruşturdu ve çöpe attı öncelikle. Teröre, silaha ve Cihangir şımarıklığına ne kadar önemli bir mesafe koyduğunu görmüş olduk Kürt seçmenlerin.
Batıdaki seçmenin de an az ülkenin doğusundaki oy verenler kadar milliyetçi temelli partilere prim vermediğinin fotoğrafı çekildi.
En önemli sonuç budur. Altını çizelim.
İstikrar, ekonomide güven ve siyasette süreklilik istendiği mesajı verildi 1 Kasım seçimlerinde.
Genelde bu tespitler yapılırken, Fransa’nın ünlü Le Monde gazetesi, Avrupa’daki snob çevrelerin yaklaşımını yansıtır bir şekilde bakın nasıl bir “tespit”te bulunuyor başyazısında.
Yazıya “Erdoğan’ın otoriter yönetimini sürdürme araçları bulduğu” başlığı atılırken, seçimlerin “korku iklimi” çerçevesinde gerçekleştiği öne sürülüyor.
Yazının çerçevesi “endişe” vurgusu üzerine kurulmuş.