İki çocuğumuzun kaybolması, sonra cansız bedenlerine ulaşılması tüm toplumu derinden etkiledi, hep birlikte ağladık! Acının tarifi olmaz elbette lakin kimi acıların diğerlerine üstünlüğü de bulunur…
Millet olarak böyle bir eleme duçar olmuşken bile peyda olan, kafalarını gizledikleri güvenli bölgelerden çıkarıp toplumsal ayrıştırma, siyasi rant peşinde koşmaya çalışanları görünce ikinci kez kahrolmamak mümkün mü?
Uzun zamandır algı oyunlarının membaına dönüşmüş sosyal medyada yürütülmeye çalışılan kirli propaganda, topluma nefret tohumları ekmek isteyenlerin pusuda beklediğini göstermesi açısından kötü bir tecrübeydi.
Türkiye’de kaybolan çocuğun fotoğrafının yanına Suriye’de öldürülmüş çıplak, elleri bağlı çocuk görüntüsünün eklemlenmesi, bir kısmı yabancı hesaplardan alınan çocuk fotoğraflarının kayıp vakası olarak paylaşımı, eskilere ait kimi kayıpların yeni olmuş gibi dolaşıma sokulmasının failleri nefret suçu zanlılarından başkası değil!
Vakaların üzerine, mal bulmuş mağribi gibi atlayan yazılı ve görsel basının elemanları da ayrı bir sorunlu grup!
Kayıp, istismar, cinayet gibi üç ayrı hassas konuda bulunan en küçük detayın tekrar tekrar vatandaşa sunumu, mahrem ve kamu vicdanını zedeleyecek ayrıntılar da dâhil olayın hikâye tarzında kurgulanıp izleyici/okura iletilmesi bu tür olayların ayrı bir çirkinliği olarak karşımıza çıkıyor!