15 Temmuz darbe girişiminin tahripkârlığına rağmen sivil toplum kuruluşları hâlâ altın çağını yaşıyor. Batının, modern ve işlevsel bir silaha dönüştürdüğü bu yapıların her toprağa her alana girmenin yolunu açtığı daaşikâr.
Bizdeki sivil toplum kuruluşlarını Batı ile kıyaslayacak olursak daha zayıf ve yetersiz olduğu görülür. Ancak AK Parti iktidarının, sivil yapıyı desteklenmesinin buna bir ivme kazandırdığı da tartışılmaz!
Dini kavramların, gelenek ve sosyal yapının muteber referansları ile birlikte sivil toplum kuruluşlarının itibarı da 15 Temmuz sonrası biraz sarsıldı. Hatta uzunca bir süre kendisini tüm sivil yapılara, dini cemaatlere kapatan insanlar gördük. Bu tutukluluğun ardından tekrar bir atılım gelecek gibi görünüyor.
Batının ve bizim sivil toplumculuk amacı farklı olsa da yapı ve sistematiği ile benzeşiyor. Emperyalistlerin, postmodern dünyanın değişen koşullarında sivil toplumculuk yapılanmasını amaçlarına göre şekillendirdiklerini biliyoruz.
Hedef bölge ve alanlarda dokunulmazlık zırhı, muteber bir korunma çemberi oluşturulmuş yapılar oldukça uzun zamandır aktif halde. Ortadoğu, Afrika başta olmak üzere sömürü düzeninin bir parçası görülen bölgelerde eskinin misyoner kılıklıları şimdinin sivil toplumcusu, gazetecisine dönüşmüş durumda!
Başka hiçbir şekilde giremeyecekleri bölgelerin en ücra köşesine kadar bu yolla sirayet ederken barış havarileri, insan hakları savunucuları, hümanist maskeleri onlara dokunulmazlıkla birlikte itibar da sağlıyor.