Her geçen gün daha bilinçli bir toplum olduğumuza şüphe yok(!) Daha çok televizyon izliyor daha fazla internette takılıp bireysel hak ve hukukumuza dair her bir gelişmeyi anında takip edebiliyoruz!
Sağolsunlar, şu kişisel gelişim uzmanları ve kimi psikologların hatrı sayılır katkılarıyla, milletçe kendimizi öncelemeyi, hayır demeyi, hakkımız için en şedid mücadelelere girişmeyi göze alır hale geldik.
Bu acayip duruma evrilmemiz mi daha acıklıdır yoksa “ben” merkezine oturttuğumuz dünyada bizi ıskalayan her unsura taarruz etme hakkını kendimizde bulmamız, bunu “birey” olmayı başarmamızla eş tutmamız mı bilemedim!
“Ne kadar saldırır ne kadar çok bağırırsan kendini o kadar kabul ettirirsin” önermesi ile birlikte öfke kontrolü gibi terapilerin öykündürülmesi de enteresan bir paradoks!
Kim bilir; evde mülayim, dışarıda saldırgan ve mücadeleci bir insan tipolojisinin mükemmel olarak sunumundaki hikmeti idrak edememiş olmam belki de benim kabahatim!
Öyle ya, yoksa insana dair bunca tahsil etmiş, sertifika devirmiş yığınla kişi, o kadar nefes tüketip sayısız kitaplar yazmazlardı değil mi?