Birileri Ak Parti’yi içerden ve dışardan çökertmeye çalışıyor. Son zamanlarda parti içi çekişmeler ayyuka çıkmaya başladı. Önemli isimlerin kamuoyu önünde tartışılmasının Ak Parti’ye emek verenleri rahatsız etmeye başladığını söyleyebiliriz. Sn. Ahmet Davutoğlu Bey’in yaptığı bazı yorumlar ve yol ayrımındaki açıklamaları akıllara ziyan… Başbakanlık yapmış biri nasıl olur da ‘’Ben muktedir değildim’’ ve ‘’Ben ülkeyi yönetemedim’’ ifadelerini kullanabilir. Allah aşkına, birileri veya Sn. Erdoğan sizi tehdit mi etti? Siz grup toplantısında yaptığınız açıklamanın ardından sadakat niyetine ayakta alkışlandınız… Hani kim ne derse desin sizi kimse Ak Parti kadrolarından ayıramazdı… Hani kim bu Ak Parti kadrolarını yıpratmaya çalışırsa çalışsın sizi karşısında bulurdu. Sn. Davutoğlu, ne oldu da kendi partinizle çeliştiniz… Yoksa bir yerlerden talimat mı geldi? Her Ak Partili sizleri hoca olarak bilir ve size saygı duyar. Bu saygınlığınızı korumaya çalışmanız en büyük erdemliliktir.
Sn. Abdullah Gül Bey’in ve Sn. Ali Babacan Bey’in çıkışlarına ne diyelim… Maşallah her biri ayrı telden… Sn. Erdoğan’ın kardeşimdir dediği Abdullah Gül Bey’i Reis-i Cumhur adayı olarak takdim ederken herkes gözyaşları dökmüştü. Vefa, dostluk, kardeşlik, centilmenlik, asillik işte budur… Bugün karşı karşıya kalınan duruma baktığımızda gördüğümüz manzaradaki ise nasıl bir hırstır, nasıl bir vefasızlıktır, söylemeden geçemeyeceğim. Her partili tarafından fırsatçı siyasetçi yorumundan kendinizi alıkoyamazsınız. Sn. Babacan’ın tavrı ve davranışı halen bir etik tartışmanın içinde iken ekonomiyi beğenmediğini söylemesi ayrı bir tartışma. Sormazlar mı uzun vade borçlanmalarının altında kimin imzası var? Sormazlar mı size genel başkan yardımcısı oldunuz, bakan oldunuz, başbakan yardımcısı oldunuz da neden vaktinde bu meselelere odaklanmadınız diye… Maalesef fırsatçılık olarak yorumlanacak…
Sn. Bülent Arınç Bey’in ve Mehmet Metiner’in açıklamalarının, sataşmalarının nerede duracağını hiçbir partili kestiremiyor. Yerel seçimler öncesi başlatılan tartışma ortamında kimin kimden daha üstün partili olduğu yarışı almış başını gidiyor. Sn. Melih Gökçek Bey’in Mehmet Özhaseki’ye sataşması, projeler üzerinden başlatılan yıpratmaların FETÖ’cü iddialarıyla devam etmesi, ‘’Ankara Kuşu kimdir?’’ açıklamaları… Bunların hepsi Ak Parti’ye kesilen faturalar olduğu gibi parti içi çekişmelerinin bir nevi dışa vurulması anlamına geldiğini kimse unutmasın.
Ak Parti 7. Olağan Kongresi’ne hazırlanırken Genel Başkan Sn. R.T. Erdoğan’ın yaptığı açıklamalara karşı herkesin vurdumduymaz tavırlar sergilemesi partililerin gözünden kaçmamaktadır. Genel başkan yardımcılarının birçoğunun sus pus olması, genel başkan tarafından yapılan açıklamaların görmezden gelinmesi parti içi mekanizmayı da rahatsız etmektedir. Ak Parti’nin tüzük ve yapılanması ülke açısından tarihi bir fırsat iken kısır sataşmaların hiçbir partiliye fayda sağlamadığını biliyoruz.
Kongre hazırlıkları başlamışken kimileri beldeyi ele geçirmek için hokkabazlığa çoktan başladı. Bazı ilçe başkanları başarısızken adamcılık üzerinden ‘’ilçeyi elimde nasıl tutarım’’ın derdinde… Bazı BECERİKSİZ ilçe başkanlarının parti oylarını nasıl erittiğinin değil de ‘’acaba kendime nasıl hizmet ederim’’ derdinde olmasının, il başkanlarının yandaş dost-ahbap iş ortaklığı üzerinden yönetimi nasıl başarısızlığa sürüklediğini görmezden geldiğini biliyoruz. Doğu Anadolu’daki başarılı bazı çalışmalar hariç bazı yerlerin oylarının nasıl eridiğini ve sebeplerinin kim/kimler olduğu unutulmasın. Deniz kıyısındaki şehirlerin Ak Parti’nin yanlış aday ve yönlendirmeleri sonucunda nasıl oylar kaptırıldığının bedelinin sorulması gerektiği de aşikârdır.