AK Parti bir taraftan Türkiye’ye geri bırakılmışlığın, yoksulluğun, çaresizliğin pansumanını yaparken, bir yandan da ülkenin geleceğini sağlam temellere oturtmak için adeta bir nakkaş hassasiyetiyle baştanbaşa nakış nakış işlemektedir.
Böylece klasik devlet paradigmalarını yıkıp millete efendilik (hatta efelik) değil, hizmetkârlık yapma refleksini göstermiştir. Ancak yeri geldiğinde de en doğru tezlerle atalarını/ceddini savunmayı da bilmiş, yanlış algılarla mücadelesini yapmıştır.
Bir siyasal iktidar düşünün ki; ileri sürdüğü tezler çok riskli olmasına rağmen milletin dimağına nakış nakış işleyebiliyor olsun! Bunun tek izahı var; dürüstlük. Hz. İbrahim kor ateşe atıldığında Nemrut’un ateşi su, odunları ise balık olduğunda biz bunu ilahi bir hikmet olarak anlıyor ve iman ediyoruz. Ama başka bir hakikat daha var ki; o da Hz. İbrahim’in dosdoğru biri oluşudur. Yani Hz. İbrahim dürüst olduğu için Allah onu Peygamber olarak seçmiştir.
Hz. Nuh, türümüzü bir felaketten kurtarırken ona inananlar gerçek müminlerdi. Lakin sırf canını kurtarmak için gemiye binenler vardı, inanın o gemi su alır ve batardı.
Yani Allah’ın hikmeti nazarında “dürüstlük” türümüzü kurtarmıştır. Sayın Erdoğan’ın Ömerler lazım demesi aslında yaşadığı hayal kırıklığıdır ve onu tanımamaktır. Demek ki birçok il ve ilçe başkanının kendilerini kusursuz görmesinden kaynaklanıyor.