“Birtakım olayların ifşası, cemaat içi hesaplaşmanın bir sonucudur.”
Müslümanlar, dinî zihniyetlerini kendilerine indirilen Kur’an’ı ve onun uygulama örneği olan Hz. Peygamber’in sahih sünneti ekseninde teşkil ederler. Zira Hz. Peygamber kendisine gelen vahyi hem insanlara tebliğ etmiş; hem de vahyin ışığında yeni bir zihniyet, dünya görüşü ile birlikte yeni bir toplum inşa etmiştir. Ancak toplumsal kurumların oluşum süreci, sosyal değişme ve farklılaşma, siyasî, ekonomik vs. şartlar, aynı kaynaktan beslenen Müslümanların tarih içinde farklı din anlayışları oluşturmalarına ve benimsemelerine yol açmıştır.
Öyle ki bu farklılaşmanın bir sonucu olarak ortaya çıkan mezhep ve benzeri dinî gruplar “Müslüman” kimliklerini unutarak, İslâm adına birbirleriyle mücadele edecek, kan dökecek kadar ifrat ve tefrit sınırına ulaşmışlardır. Esasen bu durum Kur’an’da ifade edilen ve Müslümanlara tavsiye ile emredilen, birlik ve beraberlik anlayışına da aykırıdır. Bu nedenle düşünen, her şeye açık bir insan örneğine ulaşmak, inananlar arasında birlik ve beraberliği sağlamak için...