Hz. Ali bir kaleyi kuşatır ve kale düşmek üzeredir. Akşam namazı vakti girer. Hz. Ali, bir grup savaşa devam ederken diğer grubun geri çekilerek namazı eda etmelerini emreder. Komutan; “Efendim kale düştü düşecek, biraz daha devam etsek, sonra eda etsek olmaz mı?” dediğinde İslam halifesinin verdiği cevap şu olmuştur: “Uğruna savaştığımız şeyi ihmal ederek savaşmanın hiçbir anlamı yoktur.”
Aliya İzzetbegoviç, 6 kişiyle başladığı yolculuğunda 120 bin kişilik bir orduya ulaşmıştır. Ve ordusunun % 10’u Hristiyanlardan oluşmaktadır. Müslüman bir korgeneral, Hıristiyan bir albaya dini terminoloji ile onun dinini rencide ederek hakaret eder. Albay, durumu şikâyet eder. Savaş devam etmektedir. Aliya derhal mahkeme kurulmasını emreder. Komutanlar savaş halinde olduklarını ve savaştan sonra bu konuyu görüşmenin daha uygun olacağını ifade ettiklerinde Aliya; “Eğer adaletten vazgeçeceksek, savaşı kaybetmiş oluruz” der.
Şimdi okuyacağınız hikâye, ülkemizin etrafındaki ateş çemberinin iyice daraldığı ve savaşı artık çok daha yakından his ettiğimiz, müttefik olarak görülen ülkelerin artık maskelere bile ihtiyaç duymadığı şu günlerde, en çok ihtiyacımız olan birlik ve beraberliğimizin nasıl bozulduğunun bir örneğidir…
28 şubatta takibe uğrayarak binlerce kişi ordudaki görevinden ayrılmak zorunda kalmış, başörtüsü yasağından dolayı “füruattır” diyenlere değil Allah’ın emrine boyun eğerek kızları için üniversite kapılarını kendine kapatmış ailelerin hikayesidir.
Sonra içimizden biri çıktı. Bizi dışlayanlar, ötekileştirenler ona saldırdıkça daha çok sevdik O’nu… daha çok sahip çıktık..”minareler süngü, kubbeler miğfer..” dediği için hapse attılar O’nu…çıktığında daha candan bağrına basan bir halk olduk ve bir millettin sesi olmuştu. Yaşlısı genci bu kadar mı gurur duyar… akın akın millet yığınları olur. Onu sevenler .. evini parti çalışmaları için açtı …iktidar oldu.. yüzümüz güldü onunla sevindik onunla üzüldük. Davos’ta yılanın başına meydan okuduğunda gözyaşlarımıza hakim olamadık canını canımızdan aziz bildik.
Sonra FETÖ çıktı. Bizler ise hiçbir zaman FETÖ’cü olmamıştık. Bağrımıza bastığımız, Feto ile ilgisi olmayan komşu, dost, akraba dediklerimiz veya partili bildiklerimizin ve hatta şahitlik bile yapacağımız kişilerin bir bir etraftan toplanarak Feto’cu oldukları gerekçesi ile gözaltı ve tutuklama veya ihraçları gördüğümüzde inanın şok ve travma yaşanıyor. Şunu ifade edemeden geçemeyeceğim, gizli bir el bu gibi olayları kasten ve bilinçli Feto ile bağlantısı olmayanları fişleyerek 2019 seçim öncesi AK Parti’nin sonunu getirmeye çalışıyor. Kamu çalışanlarının keyfi yıldırma politikası yaparak mağduriyetti hükümet yapıyor izlemi yarattığını.. halk tarafından sıkça dile getirildiği açıkça söylenebilir. Yazının başında iki örnek vererek adalet herkes için geçerlidir ilkesi ancak vicdanları rahatlatır.