Sabri Balaman Yeni Akit Gazetesi

Kudüs’ü Kılıçdaroğlu ile mi fethedelim?

Hiç şüphesiz gizem konusunda kusursuz Tapınakçılar, Haçlıların ilk politik yapılanması olarak 1119-1120 yıllarında ortaya çıkmış, birçok dilde farklı isimlendirilmiş ilginç bir...

08 Ağustos 2017 | 126 okunma

Hiç şüphesiz gizem konusunda kusursuz Tapınakçılar, Haçlıların ilk politik yapılanması olarak 1119-1120 yıllarında ortaya çıkmış, birçok dilde farklı isimlendirilmiş ilginç bir örgütlenmedir ve günümüzde de varlığını sürdürmektedir. Tapınak Şövalyeleri denen bu Haçlı topluluğunun Masonik yapılanmayı da içinde barındırdığını söyleyebiliriz. Müslümanlara karşı güçlü bir yapılanma olan bu cemaat yoksul ve sahipsiz Hristiyanları bulup “Müslüman canına karşı” cennet vadi ile kandırıp haydutluk için kullanıyor ve barbar bir ordu yetiştiriyordu. Batıda Fransız ve İngilizler, Hıristiyan dünyasının liderliğini ele geçirmek için kıyasıya mücadele içindeydi. 

1099 yılında Kudüs ve Filistin’deki kutsal yerler haçlıların elindeydi ancak 1071 Malazgirt Zaferi sonrası oralara yerleşmiş Müslüman Kuvvetlerin gücünün artması haçlıların güvenliğini tehdit ediyordu. Müslümanlar arasında önemli bir konsensüs kuvvet yapılanması mevcuttu. Türk-Kürt kardeşliğinin tarihi başlangıcı olan 1071 yılı sonrası, Hıristiyan dünyasında önemli gelişmelerin ayak seslerine şahit olacaktı ve haçlı yapılanmasında yeni korkular ve endişe duyumları tavan yapacaktı. 

Devam eden yıllarda Tapınakçı Şövalyelerin sayısı hızla artmaya başlamıştır. Artık savunmaya ihtiyaç duyan hacıların korunmasını üstlenmek isteyen şövalyeler kendilerini Tapınakçıların arasında bulmaktadırlar. Özellikle Hayfa Limanı ile Kudüs arasındaki yolun korunmasını Tapınakçılar üstlenmiştir. Kendi nizam ve yönetmelikleri vardı ve Latince dilinde kurallar koyulmuştu. 1127 yılında Hugues de Payns beş arkadaşı ile birlikte Roma’ya, papa II. Honorius’u ziyarete gitmiş ve bu topluluk papa tarafından dini bir örgüt olarak tanınmış ve 13 Ocak 1128’de kurallar konulmuştur. Daha doğrusu Vatikan’ın dünya üzerinde artık resmen askeri ve lojistik yapılanması mevcuttu. Böylelikle Avrupa da düzenli ordu tarihine geçmişti. Saint Bernard de Clairvaux ise çevresince sevimli bir misyoner olarak bilinir amacı doğrultusunda faaliyetlerini bir doktrin çerçevesinde hazırlayıp Hristiyan dünyası üzerinde derin izler bırakır ve Tapınakçılara en büyük desteği o verir.

Tapınakçılar hem birtakım ayrıcalıklara sahip oldukları için hem de güvenilir oldukları için kutsal topraklara giden haçlıların paralarını da taşıyorlardı. Ayrıca katılanlardan gelen gelirle ve bağışlarla iyice de zenginleşmişlerdi. Bunun dışında söylentilere göre Tapınakçılar civardaki Müslümanlardan da para almaktaydılar.

Tapınak şövalyeleri oluşturdukları güç ve denetim sayesinde Müslümanların mallarına ve canlarına kastetmeye başladılar. Durum vahim bir noktaya gelmişti ve barbarlıkta sınır tanımıyorlardı. Kılıçlardan geçirilen Müslümanlar ve malları gasp edilen birer ganimet olarak görülüyordu. Barbar batı dünyası, seferler düzenleyip kutsal toprakları istila etmek için teşvik çalışmaları yapıyordu. Bu zulüm İslam tarihinin önemli bir komutanı ile son buldu. Selahattin Eyyubi hem Kudüs’ü hem de Müslümanların kalbini fethetti (1187). Haçlılar Hz. Ömer zamanından beri Müslümanların elinde olan Kudüs’ü 1099 yılında ele geçirdiler. Bu durum İslam dünyasında büyük üzüntüye neden olmuştu. Sonunda Selahaddin Eyyubi Hıttin Savaşında haçlıları mağlup etti. Arkasından 2 Ekim 1187’de haçlılardan Kudüs’ü teslim alarak Müslümanların da kalbini teslim almış oldu. Haçlılar şehri geri almak istedilerse de başarılı olamadılar. Pek tabi bir şekilde Tapınakçılar uzun yıllar bunu hazmedemese de bugün Tapınakçıların varisi olarak Vatikan da boş durmuyor.

Tarihle günümüzü karşılaştırdığımızda görüyoruz ki pek değişen bir şey yok. Yine İslam coğrafyası işgal edilmiş. Bugün bakıyoruz; Afrika’dan Asya’ya, Orta Doğu’dan Avrupa’ya Müslümanlarının malları gasp edilmiş durumda. Maden yatakları başka ülkelerin ellerine geçmiş. Bir avuç Yahudi, iki milyar Müslümana meydan dayağı atmış… Bazı Arap ülkeleri saltanat sarhoşluğuyla beyhude amaçlara hizmet edercesine kafasını kuma gömmüş. Cinayetten zinaya varan günahlarla namusu beş paralık olmuş, hayâsızlığı tavan yapmış birer arsız köpek gibi Tapınakçıların, Vatikan’ın köpeği olmuş bir Arap dünyası mevcut, ne yazık ki… Irakta maneviyat, Suriye’de ‘’bir millet’’, Libya’da soylu bir aile kalmadı. Daha ne bekliyorsunuz tapınak uşağı Arap dünyası?! 

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sizce, CHP Kürtlerin katili değil mi? 28 Mart 2023 | 335 Okunma Siyaset sanatı; güneş altında bronzlaşmış gölgesine faydası olmayan vekil istemiyoruz 21 Mart 2023 | 81 Okunma Büyük bir millet olmanın haklı tezahürü budur 14 Mart 2023 | 99 Okunma IŞİD, Türkiye’de renkli izolasyona girmeye çalışıyor 07 Mart 2023 | 184 Okunma 2030’a kadar Arz-ı Mevud projesini bitirmek istiyorlar 28 Şubat 2023 | 1.176 Okunma