Türkiye’nin Suriye politikasının bölge açısından önemli değişimlere sebep olduğunu görmekteyiz. Türkiye’nin kırmızı çizgileri noktasında incelediğimizde, PYD’nin bir terör koridoru oluşturmasıyla, 8 yıldır Suriye’de süren savaşın zaman zaman Türkiye açısından önemli riskler teşkil ettiğini görüyoruz. 2011 yılı öncesinde Türkiye ve Suriye’ye dost-kardeş statüsünde bakılırken ve hatta İsrail ile Suriye arabuluculuğunu Türkiye üstleniyorken, bir anda iç savaşın başlamasıyla birlikte hem İsrail’in hem de Suriye’nin tehdit olarak algılandığını hatırlatmamız gerekir.
Mart 2011’deki ayaklanmadan sonra komşuluk ilişkilerinin askıya alınması, birçok projenin iptal edilmesi tamir edilemeyecek düşmanlık politikalarının beslenmesine sebep olmuştur.
Krizin ayak sesleri…
Türkiye-Suriye diplomatik krizi öncesinde dönemin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu öncülüğünde izlenen ‘’Komşularla sıfır sorun’’ politikası kapsamında siyasi ve ekonomik ilişkileri geliştirmeyi amaçlayan Türkiye, Orta Doğu’daki ve Afrika’daki gelişmelerle birlikte bir anda kendini diktatöryal, etrafı çevrelenmiş devletler topluluğuyla karşı karşıya buldu.
Bu gelişmeler ve değişimler Türkiye açısından çok önemliydi. Uzun vadeli Türkiye politikaları, başta Suriye olmak üzere ciddi bir şekilde revizyona uğratılmıştır. Arapların Orta Doğu’daki gelişmelere kör ve sağır olması, mesul yönetimlerin iradelerinin Batılı devletlerin elinde olması, demokratik özgürlükler alanında kısıtlanmaya gidilmesi, bölgenin gelişmesi açısından en önemli sorun kaynaklarından olmuştur.