Gümrük Birliği (GB), tarafların birbirlerine gümrükleri ve her türlü kısıtlamaları kaldırdığı, üçüncü ülkelere karşı ortak tarife uyguladığı serbest ticaret anlaşmasıdır. Türkiye, Ocak 1996'da GB'ye dâhil oldu. Ancak, AB üyesi olmadan GB'ye girdiği için karar alma süreçlerinde yer verilmedi, böylece egemenliğini AB'ye devreden ilk ülke oldu.
Bilindiği gibi ülkeler AB'ye üye olduktan belli bir süre sonra GB'ye girmektedirler. Çünkü, dış ticaret rejimi kökten değişen ülke ekonomilerinin ciddi zararlara uğrayacağı belliydi. Bu matematik bir gerçekti. GB'ye giren her AB üyesi ülkeye, Birlik bütçesinden yeterli kaynak aktarılması bir kuraldı. Ama, sadece Türkiye hariç. Türkiye, üyelik ne gezer, daha aday bile değilken 1996'da [1999 Aralık ayında adaylık statüsü verilecektir] GB'ye dâhil edildi. Bu sebeple ülkemiz 2001 krizine sürüklendi. Dış ticarette, altından kalkılamayacak açığın temelinde GB vardı. AB'den hiçbir mali destek alamadık. Hatta, GB'den dolayı almamız gereken 2.6 milyar dolar, Yunan vetosu bahane edilerek ödenmedi; yıllar sonra da hukuki temelini kaybetti denilerek silindi.
Böyle istisnai bir şekilde GB'ye girişimiz, yöneticilerimiz tarafından zevahiri kurtarmak üzere AB üyesi oluncaya kadar geçici bir durum olarak görüldü ve katlanıldı. Sonuçta, aradan uzun bir süre (22 yıl) geçince tek taraflı bir bağımlılığa dönüştü. Bu dönemde, AB'nin dört özgürlüğünden birisi olan malların dolaşımının serbestliğinde, kara yolu kotalarıyla kısıtlamalar konuldu. Türkiye'yi kapsamayan, AB'nin üçüncü ülkelerle yaptığı Serbest Ticaret Anlaşmaları(STA) yeni boyutlar kazandı. Böylece Türkiye ekonomik entegrasyondan dışlanmış oldu.
Türkiye, bu haksız rekabeti gidermek ve ilişkileri normalleştirmek için, GB'nin aşağıdaki şekilde güncellenmesini istedi:
1. AB'nin üçüncü ülkelerle imzaladığı STK'lar, Türkiye'yi de kapsamalı.
2. GB'nin ilgili komitelerinde, Türkiye de yer almalı.