Konuya girmeden önce Suriye sorunu nedir? Ona bakalım.
16 Eylül 2019. Suriye konulu Üçlü Çankaya Zirvesinde, (Türkiye-Rusya-İran); Suriye'nin egemenliği, bağımsızlığı, birliği ve toprak bütünlüğü ile Birleşmiş Milletler Şartı'nın amaç ve ilkelerine olan kuvvetli taahhütleri vurgulandı… kim tarafından gerçekleştirildiğine bakılmaksızın, hiçbir eylemin bu ilkelere halel getirmemesi gerektiği ifade edildi.
Burada zikredilen "taahhüt" kelimesi, Astana toplantıları ile Soçi sonuç bildirilerinde ısrarla tekrarlanan "milli, üniter, egemen Suriye" gerçeğini hatırlatmak için kullanılmıştır. Asılında bu husus, Suriye meselesinin kilit taşı konumundadır. Bilindiği gibi emperyalistler, Müslüman 22 ülkeyi parçalamak ve sömürgeleştirmek için devlet yapısını hedef almışlardır. "Genişletilmiş Büyük Orta ve Kuzey Afrika Projesi" bunu öngörmektedir. Proje bölünecek 22 ülkeyi isimleriyle, kaç parçaya ve nasıl bölüneceğine dair haritalarıyla bütün dünyaya duyurulmuştur. Kullanılan metot ise, iç dinamiklerin çatıştırılması (bunun en iyi aracı terörizm) ile, bölünmenin rejimi olan farklı etnik ve dini kimliklerin ortaklığına dayalı "federal" (Irak modeli gibi) rejime geçmektir.
Suriye'de, dünyanın gözleri önünde sekiz yıldır yaşanan vahşet bundandır. BOP çerçevesinde ABD'nin ağır silahlarla donatıp eğittiği, PKK/PYD/YPG teröristlerine, Suriye'nin kuzey doğusunda "devletcik" kurma çalışmaları "federal" rejimi kurma amacına dönüktür. Bazı selefi (IŞİD-El NUSRA ve türevleri) gibi gruplar da, aynı hedefe göre mücadele etmektedirler.
Türkiye'nin farkı…!
Astana, Soçi ve Çankaya zirvesi kararlarını, yukarıda yazdık, Türkiye de onayladı. Ancak Türkiye'nin durumu, Rusya ve İran'dan oldukça farklı. Türk Ordusu haklı olarak İskenderun üzerinden Akdeniz'e uzanan terör koridorunu Cerablus, El-Bab, ve Afrin şehirlerinde kontrol sağladı. Terör koridorunun yolu kesildi. Bu uluslararası hukuka uygun milli hareketi anlamak ve savunmak elbette gereklidir. Ama Erdoğan ve bazı bakanların "Cerablus, Cerabluslularındır. Afrin, Afrinlilerindir." diye başlayan ve Minbic "Minbiçlilderindir" diye devam eden sözleri şaşkınlık yarattı. Hatta haklı gerekçelerle kontrol altına aldığımız Suriye şehirlerinde, bu anlayışa göre yapılan uygulamalar, "özerk yönetim" mi kuruluyor şeklinde şüphelerin doğmasına yol açtı. Acaba Erdoğan da ABD gibi Suriye'yi parçalayacak olan "federal" rejim mi istiyor algısını yarattı. Bunun ilk etkisini, birlikte hareket ettiğimiz Rusya ve İran üzerinde gösterdi. Konuya açıklık getirilmesi şarttır. Aksi halde, bu yolla sırasıyla, "Irak, Suriye, Türkiye ve İran"dan koparılacak dört parçadan, "ikinci İrail" adı verilen bir terör devleti kuruluyor tahminleri önümüze konabilir. 1984'den bu yana bölücü terörle uğraşan, ağır bedeller ödeyen ve ödemeye devam eden ülkemizin, 13 yıl (2002-2015) süren ve yürekleri yakan PKK müzakereleri ve mutabakatları unutulmadı.