Bunu bekleyen, hem de beklemekten sabrı taşan çok. Üstelik içeriden dışarıdan... Hemen söyleyelim ki, daha çok beklerler; zira bu mümkün değil. Son on sene bunun delili değil mi?
İç çatışma meselesini biraz açmak için kısa bir tarih turu yapalım: 1. Dünya Savaşı'nda yenildik, doğru. Osmanlı hükümetinin de kabul ettiği Sevr AntlaşmasıIna göre "Dil", "Din" ve Irk" azınlıklarına bölünecektik. Savaşta, öncesinde ve sonrasında korkunç katliamlar yapan, ordularımıza karşı düşman saflarında savaşan isyancı Ermeniler de cabasıydı. Her şey bitti deniliyordu. Ancak Türk Milleti, dağılmadı, birbirine düşmedi; Mustafa Kemal Paşa'nın önderliğinde, canını dişine taktı Millî Mücadele yaptı; kazandı. Türkiye Cumhuriyeti kuruldu.
2'nci Dünya Savaşı'ndan sonra Almanlar "Şark Enstitüleri" kurdu; "Türkiye nasıl parçalanır" diye araştırıldı. Uydurma 47 etnik grup icat edildi, Batı'da, "Kürt Enstitü"leri açıldı, kitaplar yayımladı, Türkiye dahil her yerde eğitim faaliyetleri başladı. Biz önemsemesek de, tam bir psikolojik savaş içindeydik. El ele veren Haçlılar, devşirilen etnik militanlarla ASALA, DHKPC ve PKK gibi birçok bölücü terör örgütünün kurulmasını sağladı, silahlı saldırılar başladı. 40 yıldır da devam ediyor.
Bunlar yaşanırken, bizim bazı anlı şanlı kişi ve partilerimizden, etnik tuzak fitnesine düşenler oldu. Tarihimize, uluslararası hukuka ve dünya gerçeğine aykırı olduğu halde, ülkeyi bölmeyi amaçlayan terör örgütü muhatap alındı. Bunları devlete ortak yaparak, terörü önleyeceğiz dediler. Müzakereler yapıldı. Can çekişen terör güçlendi, azgınlaştı.
Bu kanlı saldırılar, haritası da yayımlanan BOP çerçevesinde "Arap Baharı" adıyla, çeşitlendi, bölgeye yayıldı. Ülkemiz adeta kuşatılmış duruma düştü.
Konuya dönelim. Haçlıların güdümünde Libya'da, Yemen'de, Irak'ta, Suriye'de, hatta Mısır da [Ordu önledi] silah patlayınca ne oldu? Aşiretler, cemaatler, etnik gruplar kendi devletine de, birbirine de saldırıya geçti. Katliam ve akan kan durdurulamıyor. Üstelik hepsi de Arap ve Müslüman olduğu halde.