Önce Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, değişik anlama gelen "Açık kapı siyaseti" ile ülkeye girişlerden "vizenin" kaldırıldığını" müjdeledi. "Hayal dediler, olmaz dediler ama 8 yıl içinde 50'yi aşkın ülkeye vizeyi kaldırdık. Bir milletin gücü pasaportunun değeri ile ölçülür. Bizim hedefimiz, şefkatli ve kudretli bir devlet olmaktır." dedi. (30.05.2011) Cumhurbaşkanı Erdoğan ise, 100'e yakın ülkeyle vizeleri kaldırdığımızı açıkladı, bununla övündü. (09.07.2015) Demek ki, dünyamızda ABD ve diğer gelişmiş veya gelişmemiş bütün ülkeler vize koymakla "pasaportun değerini ve gücünü" azaltıyormuş da farkında değillermiş (!).
Sonra, Afrika ülkelerinden gelenler sökün etti, yaşayabilecekleri maddi destekle ve sessizce illerimize yerleştirildi. Suriyeli sığınmacılar gelmeden sınır bölgelerimizde çadırların kurulması dikkatleri çekiciydi. Şiddet olayları başlayınca da, aralarında askerlerin de bulunduğu 342 sığınmacı Hatay'ın Reyhanlı ve Yayladağı ilçesinden Türkiye'ye giriş yaptı. (26.06.2012 İlk CNN TÜRK'ün haberine göre; "Türkiye, Suriyeli sığınmacılara kapılarını açalı yaklaşık 8 yıl oldu. O günden bugüne Türkiye'nin ağırladığı Suriyeli mülteci sayısı da 3 milyon 666 bine ulaştı. İlk günden… bugüne kadar önce barınma sağlık gibi çözüm önerileri geliştirildi. Süre uzadıkça sorunlar da, çözümler de, harcanan kaynak da, arttı. Türkiye'nin bu süre içerisinde 45 milyar dolarlık bir harcama yaptığı belirtiliyor." (12.10.2019)
Son aylarda İDLİB'den gelen çok sayıdaki E-Nusra, silahlı unsurları, BM'ye göre terörist sınırlarımız yığılmış durumda. Yeni sığınmacılarımız olacağı söyleniyor.
Kayda geçen resmi bilgiler böyle. Ama kayıt dışı olanlar tartışılıyor. Buna göre sadece Suriyeli sığınmacı sayısının 5 milyonu geçtiği, Afrika, Afganistan, Irak, İran, gibi ülkelerden gelenlerle bu sayının 7-8 milyonu aştığı ileri sürülüyor.
Daha da hayati olanı ise, Suriyeli sığınmacıların vatandaş yapılacağına dair yetkililerin açıklamalarıdır. Görülen o ki; ülke huzuru, millî güvenliği, millî çıkarları, devletimizin kuruluş ilkeleri ile kültür ve nüfus dokumuzun ağır bir tehlike altında olmasıdır.
Türk Milleti ne diyor?