Türk Milleti yokluk içinde çaresiz ve zulüm altındaydı; şartlar çok ağırdı, kara günlerdeydik. Mustafa Kemal Paşa'nın "asla esareti kabul etmemiş Türk Milleti" inancıyla istiklâl mücadelesini düşündüğü günlerde Saray, Şeyhülislam ve İstanbul merkezli münevverler ümidini İngiliz ve ABD mandacılığına bağlamıştı. Hatta bazıları açıktan düşman (İngiliz, Fransız, İtalyan, Yunan, Ermeni, Rum)'la işbirliği halindeydi. Vatanı savunan Kuvvacıları (Milli Kuvvetleri) ise düşman olarak görüyor, mücadele ediyordu. Bu dehşet verici manzara karşısında Haçlılar, "bin yıldır beklediğimiz fırsat gelmiştir. Hep birlikte kuşatır bastırırsak Türkleri geldikleri Orta Asya topraklarına süreriz" diyorlardı. Yurt içinde ve dışında her şey bitti denildiği sırada Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşlarının Samsun'a çıkışıyla beraber eşi görülmemiş bir bağımsızlık ateşi yakıldı, milliyetçi duygular bütün yurdu sardı.