Şu AKP siyasetini anlayamadık gitti, vesselam. "Ortaklığı" çok seviyor; yalnızlıktan hoşlanmıyor. Ne güzel değil mi? İktidara gelince kısmetleri açılıverdi. Baktık ki, "ruh ortağı" cemaat bir tarafta, "ideoloji ortağı" teröristbaşı ve örgütü öbür tarafta. İki "ortak" da seçimlere girmedi, parti değildi, milletten yetki almadı, ama sanki iktidarın illegal ortağı gibi yetkiliydi. "Cumhuriyetin yerine çok ortaklı federasyon rejimini getirmede söz sahibiydi.
Ortaklar o kadar sevilmişti ki, "ne istedilerse verdik" denildi.
Bu ortaklık hepsine de çok yaradı; güçlendikçe güçlendiler. "Var mı bize yan bakan" diye etrafı süzdüler, görünürlerde kimseler yoktu. Nereye baksalar, kendileri ve ortakları vardı. "Eh böylesi de her siyasete nasip olmaz" dediler! Herhalde, "ana(sı)ları Kadir Gecesinde doğurmuş"tu.
Manzara içeride böyleydi de dışarıda farklı mıydı? Ne mümkün efendim. Haçlılar, "önce ben" diye sıraya girdi de, paylaşma yarışı başladı, Al sana birçok ortaklık da bu dünyadan. Üstelik, öyle sıradan filan değil, "Stratejik ortaklık" cinsinden. Ne demeli, "siz istediniz bir göz, Allah verdi iki (çok) göz." "Ortaklar, içeridekiler, dışarıdakiler diye ayrılır mıydı, hiç? Eğer bunların hepsi de bizim ortağımız ise, onlar da birbirlerinin ortağıdır, bu kadar" diye düşünüldü. Doğrusu, "menzil" bir olunca, haksız da sayılmazlardı.
Böylece AKP siyaseti, "küresel güç" olunca sıra; ülkeye, bölgeye ve dünyaya nizam vermeye geldi. Az değil, 10-13 yıl uğraştı; gece uymadan, gündüz dinlenmeden koştu, işler yolundaydı. Son darbe vurulacaktı ki; bir de baktılar ki, ortağın biri, her kurumu ele geçirmiş, "reis" benim deme hazırlığında. Adeta "küçük kıyamet" koptu, amansız bir mücadele başladı. Arkasından darbe girişimi geldi, vur ha vur, amansız bir kavga başladı. Yaş kuru demeden beş yıldır sürüyor, ne zaman sona erecek belli değil. Darbecilerle mücadele adına Türk Ordusunun tarihi emir komuta birliği dağıtıldı, kurumlarda kitlesel tasfiyeler başladı, devlet ve millet deprem vurgununa döndü.
Akrep karakterli öteki ortak da; topraklarımızı bölmenin zamanının geldiğini hesapladı. Güç bende; "bölgeye yerleştim, her yeri tuttum, dağı, taşı, köyü kenti silahla doldurdum. Dışarıdan kuşatmayı da tamamladım" diye düşündü. 2003'de tırmanışa geçen bölücü terörün, 2005'den itibaren içeriden ve dışarıdan başlattığı topyekûn silahlı saldırısı çok sayıda cana, kana, mala ve kayba yol açtı. Devletimiz, "tek terörist kalmayıncaya kadar mücadele edileceğini" ilân etti. Buna rağmen kanlı saldırılar devam ediyor.