24 Haziran'da, Cumhurbaşkanı ve Milletvekili seçimleri yapılacak. Her tarafta, zamanla yarışan bir koşuşturma ve telaş var. Zira bu, "tek adam rejimine" geçişin seçimi. Bu sebeple de, iki ay gibi çok kısa bir zamana sıkıştırılıp "baskın" şeklinde yapılacak.
Her ne kadar AKP Genel Başkanı ve yeni ortağı seçimlerin zamanında yapılacağını, ısrarlı bir şekilde vurgulasa da, muhalefet "oyunu" gördü, seçimlerin erkene alınacağını söyledi. Ama, herhalde "baskın" seçim yapılacağını düşünmedi; düşünemezdi de.
Gerçekten iktidar, borç batağındaki ekonominin durumuna, halkın çarşı pazardaki feryadına aldırmadan, "har vurup harman savuran" popülist politikalar uyguluyor. İmar affı, vergi borçlarının ve trafik cezalarının yapılandırılması, öğrenci affı, yaşlılık maaşına zam, bayram ikramiyesi gibi bütçeye 24 milyar liralık yük getiren vaatler, seçimlere 54 gün kala açıklandı? Basının "seçim rüşveti" adını verdiği, devletin bütçesinden yapılan harcamayla, Türk Milletinin gözünün içine baka baka, kazanmaya kalkışmak, utanılacak bir ayıp değil mi? İktidar sahiplerinin seçimler için devleti ve bütçesini pervasızca kullanmaları, adil, ahlaki ve meşru olabilir mi?
Bir de seçim mevzuatıyla, yerleşmiş kurallarla, a'dan z'ye oynamak var ki, dehşet. Devletin tarafsızlığı kuralına göre, seçimlerden uzak durması gerekirken, seçimlerin içine sokulması, asla kabul edilemez. Bu, hür ve korkusuz oy kullanma, hukuk ve demokrasi açısından çok sakıncalı. Seçim çevrelerinin, seçmenlerin ve oy sandıklarının tespiti gibi ayrıntılara kadar uzanan; mantık dışı, "bana uygun olan" anlayışıyla yapılan ve sürekli yenilenen değişiklikler var ki, pes doğrusu.
Bu zihniyetin sahiplerine devlet teslim edilirse, hak, adalet, demokrasi, kalkınma, eşitlik, güvenlik, refah ve huzur gibi değerlere dayalı bir düzen kurulabilir mi?
Böylesine haller, "daima olur" diyerek, yanlışları meşru ve makbul göstermek isteyenler varsa, söyleyelim; her şeyin bir sınırı var; katlanılabilen sınırdır, aşılmamalı. Yanlışın azaltılması ve yok edilmesi esastır. Eğer söylenenler yanlış ise, geçmişten fetva bulmaya gerek yok. Hani hukukta bir kural var ya, "batıldan emsal olmaz" diye, aynen öyle.