Başarı için strateji çok önemli. Her işte bu böyle. Stratejinin tespiti, bilgi ve tecrübeyi gerektirir. Aksi halde başarı sağlanamaz. Strateji, devlet yönetiminde, yani yüksek siyasette hayati derecede önemlidir. Yüksek siyaset ise ilgili kanaat önderleri ve kurumlar ile özellikle mecliste temsil edilen veya tesirleri itibarıyla dikkat çeken partileri kapsar. Genel tespitlerimize göre diyebiliriz ki, siyaset sektörümüz sınıfı geçecek durumda değil.
Strateji nasıl belirlenir? Çok partili demokratik rejimlerde bu bellidir. Hür seçimler iktidar ve muhalefeti belirler. Görevleri de buna göre farklıdır. Seçimler, iktidar ve muhalefete şu emirleri vermektedir:
* İktidar: Mecliste sayıca çoğunlukta olan iktidarın görevi, ülkeyi yönetmek, her alanda kalkındırmak, meseleleri çözmek için uğraşmaktır. Bu görev; anayasa çerçevesinde, tarihin ve coğrafyanın (jeopolitik ve jeostratejinin) gerçeklerine dayalı, hükümet programlarıyla yapılacaktır. Milletin birliği, vatanın bütünlüğü ve devletin egemenliği her hesabın üstünde tutularak; halkla ilişkilere, muhalefetle yapıcı, seviyeli tartışmaya ve özellikle dış politikada milli mutabakata önem verilerek sürdürülecektir. Strateji bu esaslara göre düzenlenmek durumundadır.
* Muhalefet: Mecliste sayıca azlıkta olan muhalefetin görevi, iktidarı denetlemek, ülke meselelerinin çözümü konusunda eleştirmek, yol göstermek ve halkı bilgilendirmektir. Muhalefetin bu görevini etkili, caydırıcı ve yönlendirici bir şekilde yapabilmesi için birlikte hareket etmek mecburiyeti vardır. İktidar, devlet gücünü elinde bulundurduğundan, muhalefet partilerinin tek tek hareketleri halinde etkileri azalır, hatta kalmayabilir. Görevini yapamaz, göstermelik bir muhalefet haline gelebilir. Hele, kendisinin muhalefette olduğuna bakmadan, iktidarın yanında yer alarak, muhalefete muhalefet ederse, bilerek veya bilmeyerek iktidara hizmet eder, meşru görevini yapamaz hale gelir. Demokratik rejime, tarihe, milletine ve seçmenlerine karşı sorumlu duruma düşer.
Demokratik rejim ülke yönetimini iktidar ve muhalefet, diğer ifadesiyle yöneten ve denetleyen diye ikiye ayırdığına göre, muhalefet partileri birlikte hareketi nasıl gerçekleştirebilirler? Bunun en basit örneğini askerlerde görmekteyiz. Durum muhakemesini nasıl yapıyorlar, bakalım: Bütün dünya ordularında; strateji milli kuvvetler, dost kuvvetler ve düşman kuvvetler esası çerçevesinde belirleniyor. Bu üçlü güç merkezindeki "dost kuvvetler" ifadesine açıklık getirmek isteriz. Buradaki "Dost", kelime anlamı veya konum/pozisyon anlamı da taşıyabilir, nedense bu düşünülmemektedir. Hani bir deyim vardır, "düşmanımın düşmanı, dostumdur" diye. İşte buradaki "dost kuvvetler"den kasıt, kelime anlamında gerçek dost olabileceği gibi, konumu anlamında çok farklı sembolik manada "dost" da olabilir; fark etmez.
Akla şöyle bir soru gelebilir. Bölücü terör örgütü PKK'nın siyasi uzantısı partiler "dost" güç sayılabilir mi? Asla. Emperyal sömürücülerin emrinde eylem yapan, ülkenin varlığına, bütünlüğüne ve vatandaşlarımızın canına kastedenler, zaten gerçek manada düşmandır, adının parti olması bu gerçeği değiştirmez. Nitekim AİHM'si kararlarına ve uluslararası hukuka göre, demokrasilerde terörü açıktan kınamayan, terör örgütü olamaz. Ama bizde, terör örgütü tarafından yönetilen, terörü destekleyen parti, TBMM'de PKK'yı temsile devam ediyor. Buna da "demokrasinin" gereği denilebilmektedir. Hangi demokrasinin, bilen beri gelsin.