Sadi Somuncuoğlu Yeniçağ Gazetesi

Sözlere, anlaşmalara, yasalara uyulmazsa...

Cumhurbaşkanı Erdoğan, BM Mülteciler Zirvesi'nde şöyle konuştu: (21 Eylül 2016) "Sığınmacıların yaklaşık 300 bini çadır ve konteyner kentlerde misafir edilirken diğerlerinin de...

02 Şubat 2019 | 311 okunma

Cumhurbaşkanı Erdoğan, BM Mülteciler Zirvesi'nde şöyle konuştu: (21 Eylül 2016) "Sığınmacıların yaklaşık 300 bini çadır ve konteyner kentlerde misafir edilirken diğerlerinin de değişik şehirlerde evlerde kaldığını dile getirdi. Sığınmacıların kendi ayakları üzerinde durabilmelerini sağlamak için şehirlerimizde yaşamalarına ve çalışmalarına izin veriyoruz. Ve şu anda da onlar için vatandaşlık süreçlerini başlatmış vaziyetteyiz. Bu bir sosyal risk problemi de meydana getiriyor. Biz bu riski aldık ve bundan asla pişman değiliz. Bugüne kadar 15 bine yakın Suriyeliyi gerekli mesleki eğitimden geçirerek çalışma hayatına dâhil ettik. Türkiye olarak her fırsatta göçle kalkınma arasındaki güçlü bağa vurgu yaparak mülteci (Sığınmacı olmalı S.S.) krizini uluslararası gündemin üst sıralarına taşımak için gayret gösteriyoruz.

Yine Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kızılay ve Kızılhaç Ulusal Dernekleri İşbirliği Ağı kuruluş toplantısında şöyle konuştu: (28 Ocak 2019)

"Ülkemizdeki 4 milyon Suriyeli sığınmacının kendi evlerine dönecekleri güvenli bölgeler oluşturmayı hedefliyoruz. Oluşturacağımız güvenli bölge ile ülkesine dönen Suriyeli sayısının milyonları geçeceğine inanıyorum."

Taban tabana zıt iki açıklamadan hangisi doğru olabilir? Egemenliğimiz, güvenliğimiz ve sosyokültürel yapımız açısından devasa bir sorun oluşturan 4 milyon 800 bin Suriyeli sığınmacı konusunda gerçeği bilmek zorundayız. Eğer beyan dikkate alınırsa, ilkinin çok ayrıntılı, çok bilinçli ve çok kararlı olduğu görülür. İkincisi "güvenli bölgeler oluşturulması" şartına bağlı ve kesinlik ifade etmiyor. O halde birinci beyan doğru. Ayrıca ortada bir icraat varsa ki vardır, ona bakmak daha doğrudur. İcraat gerçek maksadın aynası gibidir.

İcraata bakalım. Suriyeli sığınmacıların: Sayıca 4 milyon 800 bine ulaştığını, 7 yılda 72 bininin Türk vatandaşı olduğunu, İşkur'a göre bunlardan 7400'nün işe alınacağını, 900'ünün öğretmen yapıldığını, 117 bin 403 öğretmen açığına karşılık 20 bin Türk öğretmen atandığını, 400 bin Türk'ün atama beklediğini, atanamayan 47 öğretmenin intihar ettiğini, 700 bin Suriyeli sığınmacının ana dilinde eğitim gördüğünü, sağlıkta, iş hayatında, okul seçmede, yargıda, hâsılı hayatın her alanında vergi, harç gibi her türlü mükellefiyetten muaf tutulduğunu, Türk vatandaşlarına göre imtiyazlı konumda bulunduğunu hatırlamamız gerekmektedir.

Bu durumda soralım, neden bu üstün, istisnai imtiyazlar sadece Suriyeli sığınmacılara tanınıyor da, diğer sığınmacılara tanınmıyor? Demek ki, karşımızda insani değil, siyasi bir sorun var. Bu durunda sığınmacılar sorunu, Suriye ve Türkiye rejimiyle ilgili bir proje olduğundan 21Eylül 2016 tarihli açıklama esas alınmalı, 4 milyon 800 bin Suriyeli sığınmacının vatandaş yapılacağı kabul edilmelidir.

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
İHD/PKK İstedi, AB Dayattı, Türkiye yaptı (3) 30 Ocak 2021 | 548 Okunma İHD/PKK istedi, AB dayattı, Türkiye yaptı (2) 23 Ocak 2021 | 262 Okunma İHD/PKK istedi, AB dayattı, Türkiye yaptı (1) 16 Ocak 2021 | 557 Okunma Muhasebe (2) 09 Ocak 2021 | 123 Okunma Muhasebe 02 Ocak 2021 | 290 Okunma