9 Ekim'de başlayan Barış Pınarı Harekâtı, bir hafta sonra 17 Ekim'de ABD ile gerçekleşen 13 maddelik "Ankara Anlaşması" ile durduruldu. Geçen yazıda bu konuyu incelemiştik. Bu anlaşma yeterli görülmedi ki, beş gün sonra 22 Ekim'de Putin'in daveti üzerine 10 maddelik "Suçi Mutabakatı" gerçekleştirildi.
"Mutabakatın"' izaha muhtaç ve sakıncalı gördüğümüz maddeleri:
Mad. 1) "Her iki taraf Suriye'nin siyasi birliği ve toprak bütünlüğünün muhafazasına ve Türkiye'nin milli güvenliğinin korunmasına olan bağlılıklarını teyit ederler."
Bu kavramlar Astana, Suçi ve Ankara zirvelerinde hep tekrarlandı. Buna rağmen uyum sahada bir türlü sağlanamadı. Çünkü, tarafların bu kavramlara yüklediği anlam farklı görüldü. Buna göre ABD ve İsrail, PKK/YPG terör örgütleriyle, ülkenin mevcut millî ve üniter yapısını federal rejime dönüşmesi mücadelesi vermektedir. Eğer bu sağlanırsa, "Suriye'nin siyasi birliği ve toprak bütünlüğü" nasıl korunabilir? Aslında bunun cevabı Irak'ta açıkça verildi. BOP'a göre rejim "Irak Federal Cumhuriyeti"'ne dönüştüğünde yaşandı. Şimdilik ülkenin sınırları içinde kalındı, ama siyasi birliği de, toprak bütünlüğü de kalmadı.
Türkiye, bölücü PKK/YPG terör örgütünün Akdeniz'e ulaşacak koridorla kuşatılmayı engellemek ve sınır güvenliğini sağlamak üzere Cerablus, El-Bab, Afrin ve Barış Pınarı Harekatı'nı gerçekleştirdi. Buralarda bazı tasarruflarda bulundu. Bu uygulamayı, "Suriye'nin toprak bütünlüğü ve siyasi birliği" ilkelerine aykırı gören Rusya, İran ve Suriye'yi derinden endişelendirdi. Puti'nin daveti üzerine, ABD ile imzalanan "Ankara Anlaşması"'ndan hemen beş gün sonra Erdoğan'la "Suçi Mutabakatı"' gerçekleştirmesi buna delalet eder. Bu da, Puti'nin inisiyatifi ele alma ihtiyacından başka nasıl izah edebilir?
Mad. 2) "Terörizmin tüm şekil ve tezahürleriyle mücadele etme ve Suriye topraklarındaki ayrılıkçı gündemleri boşa çıkarma yönündeki kararlılıklarını vurgularlar."