Aradan geçen 32 yıla rağmen Balıkesir İmam Hatip Lisesi’nde bazı Hocalarımla irtibatı koparmadım. Bu çerçeve de ağırlıklı birlikte okuduğumuz arkadaşlarımızla da öyle. İletişim kanallarının yaygınlaşması, sosyal medya ağlarının artması toplumsal etkileşimi artırdığı gibi hayatınızın bir döneminde kesişen bir kısmını unutup gittiğiniz eşiniz dostunuz arkadaşınızla da bu iletişim kanalları sayesinde irtibat kurabiliyor, eski hatıraları canlandırabiliyor, kalınan yerden devam etme imkanı bulabiliyorsunuz.
Okuldan mezun olduktan sonra irtibatımız devam ettiği hocaların başında Tahir Korucuoğulları gelir. Tahir hocam İnkılap Tarihi dersimize gelmişti. Hem sınıf ortamında hem de ders dışı ortamlarda da öğrencilerle dostane ilişkiler kurabilenlerden biriydi. Öğrenci-öğretmen ilişkisinin ötesine rahatlıkla geçirebilen biri.
Tahir hocam bir süre önce Türk Ocağı Balıkesir Şube Başkanlığı görevine geldi. Ocakbaşı Sohbetlerini sürdürüyor. Güzel çalışmaları var. Değerli konuklarla ve önemli konuları ele alıyorlar. Sosyal medya kanalları üzerinden takip ediyoruz. Zaman zaman görüştüğümüzde Türkiye gündemine ilişkin, güncel konulara ilişkin değerlendirmemiz oluyordu. Tahir hocam Ocak ayı başında aradı. Ocakbaşı Sohbetlerine davet etti. Ankara da uzun yıllar bulunmamızdan dolayı ilgi alanlarımla ilgili konuları işlememin güzel olacağını da ifade etti. Bunun üzerine “Güncel gelişmeler ışığında siyasi değişimin kodları;2019 seçimler ve Türkiye’nin geleceğine farklı bir bakış” olarak belirledi. Bu sohbet dolayısı ile memleketimin yollarına salı günü koyuldum. Konu geniş. Bu sohbete hazırlık yaparken Türkiye’nin 98 yıllık tarihinde önemli siyasi değişim kodlarından geçtiğini fark ettim. Tarihin akışının basit gibi gelse de çok küçük nüanslarla ne kadar değişik mecralara kaydığını veya değiştiği dikkatimi çekti.
Mesela Lozan görüşmelerine İsmet İnönü Başkanlığında değil de başka bir heyet veya Mustafa Kemalpaşa bizzat gitseydi? Tarih bugün nasıl yazılırdı? Türkiye nasıl olurdu? Veya yaşadığımız darbeler gerçekleşmeseydi veya halk yaşanan darbelere 15 Temmuz’da olduğu gibi tepki gösterebilseydi bugün Türkiye hangi kulvarda olurdu?
Birde uzun süredir dikkatimi çeken başka bir gerçeğe eğilme imkanı buldum. O da dünyayı bilmem ama Türkiye’de iki tarihi gerçek mecrası bulunuyor. Bunlardan ilki herkesin kabul ettiği yazılı ve belgeli tarihi gerçekler. Diğeri de sözlü tarihi gerçeklerdir. Tarihi gerçeklerin çok azı belgelenebilmektedir. Tarihe yazılı olarak kalabilmektedir. O nedenle önemli gerçek manada tarihi gerçekler ile bugünün gerçeklerinin temellerini yazılı belgelerle toparlamak, gelişen olayları değerlendirmek imkanı bulunmuyor. İşte bu noktada Türkiye’de sözlü tarihi gerçekleri fark ediyorsunuz. Bir Türkmen boyunun bir Yörük obasının veya bir aşiretin sözlü olarak bugünlere getirdiği tarihi bilmezseniz yarım kalırsınız.
Bu Türkiye’nin gerçekleri içinde böyledir. Türkiye Cumhuriyeti tarihi gerçeklerini sadece belgelerde ararsanız ancak yüzde 10-20’sine ulaşırsınız. Döneminde yaşananları dede-baba-oğul-torun veya nine-anne-kız-torun silsilesi veya büyüklerin aktarımlara ulaşmadan tam olarak gerçekleri anlayamazsınız.