Yazılı ve görsel basın, yani basın yayın organları toplumun gözü kulağıdır. Toplum onlarla görür, onlarla duyar. Ancak yargı bağımsızlığının ortadan kaldırılmasıyla beraber, basın yayın organları ülkemizde görevlerini tam olarak yapmaz/yapamaz hale geldiler.
Olayları, gelişmeleri objektif olarak yansıtmadılar. İktidar sahiplerini kızdırmayacak, hatta onların hoşuna gidecek şekilde yansıtmaya çalıştılar.
Olayların, gelişmelerin acı da olsa muhtemel sonuçlarını değil ya küçük hesaplarla, ya da iktidar sahiplerini küstürmemek için bu yolu seçtiler.
Tabii basının bu hale gelmesinde Türk aydınlarının da büyük kusuru oldu. Siyasal iktidar basın yayın organlarını baskı altına alıp teslim alma operasyonları yaparken, aydınlar bu büyük ve yakın tehlikeyi görüp buna ses çıkartmadılar.
Bir ülkede birden fazla siyasi partinin olması, parlamentonun varlığı demokrasinin var olduğunun göstergesi değildir.
Bir ülkede bağımsız yargı ve özgür basın yoksa demokrasinin varlığından söz etmek mümkün değildir.
Toplumda baskı yaratmak isteyen iktidarlar, evvela basını baskı altına alırlar, ondan sonra toplumu istedikleri gibi yönlendirirler.