Sekreter, bir adamın kendisiyle görüşmek
istediği haberini verince...
"Hangi adam" diye sorar, editör. Ve diyalog şöyle akar:
SEKRETER: "Kim olduğunu bilmiyorum. Daha önce hiç görmedim, garip
bir adam. Bir yazara pek benzemiyor doğrusu."
EDİTÖR: "Yazardır. Mutlaka bir yazardır. Bugünlerde herkes bir
şeyler yazıyor ama kimse yazara benzemiyor. Ne kadar çok yazara
benzemezsen o kadar çok kitap yazıyorsun."
(......................)
Duşan Kovaçevic ünlü oyunu "Profesyonel"de Marta (Sekreter) ile
Teodor Teya Kray'ı (Editör) böyle konuşturur.
Evet, artık yazarlar, yazara benzemiyor. Zaten çoğu "yazarkasa"
olmanın derdinde.
Ama sadece yazarlar değil.
Karpuz alıyorsun, karpuza benzemiyor.
Patlıcan patlıcana...
Adama benzemeyen biri de, CHP'de bilmem ne komisyonu başkanlığına
getirildi, iyi mi?
Bir acayip dönem ki...
Bayram geliyor, bayrama benzemiyor.
"Şaire" bakıyorsun (ruhunu satmış namussuz, ablak zibidi) şaire
benzemiyor.
"Solcuya" bakıyorsun solcuya benzemiyor, matine - suare ABD'nin
gözüne bakıyor.
"Milliyetçiye" bakıyorsun, milliyetçiye benzemiyor; FETÖ'nün
kayığına binmek için parti kuracak kadar hem de!
"Atatürkçüye" bakıyorsun, Gazi Paşa'nın "Bağımsızlık benim
karakterimdir" sözünden habersiz.
Haliyle...
Bu ülkenin bağımsızlığı için "ölümüne, ölümüne" direnen Erdoğan'a
çemkirirken, ülkesini "müstevlilere" şikâyet eden Kılıçdaroğlu'nun
peşinden gitmeyi marifet sanıyor.
"Dindara" yahut "muhafazakâra" bakıyorsun, Müslüman'a
benzemiyor.
Dedikodu, iftira gani. Takva sandığımız o halleri de, yoksulluktan
ibaretmiş, artık besbelli.
Gösteriş toplumunun maymunları oldular. "Vıııııın... vııın"
geçiyorlar aramızdan.
Hani lan...
"Mülk Allah'ın"dı.