FETÖ'den tutuklu yargılanan Ali Bulaç'ın bir hayli hacimli
savunmasını okudum.
Nazlı Ilıcak veya Şahin Alpay gibi o da pişman.
Diyor ki: "Bugünden geriye dönüp baktığımda 'keşke Zaman'dan
ayrılsaydım' diyorum. Hakikaten pişmanım..."
E tabi FETÖ'cü olmadığını, isnat edilen suçların da mesnetsiz
olduğunu uzun uzun anlatıyor.
Kararı mahkeme heyeti verecek. Dileriz tutuksuz yargılanır.
Benim dikkatimi çeken, "Darbe, FETÖ ve Kişisel Kanaatim" ara
başlığı altında söyledikleri.
Mesela, şu satırlar: "Kimileri diyor ki 'Bu bir tiyatrodur, bizim
darbe ile ilgimiz yoktur.' Soru: Peki, 40 yıl kılı kırk yaran bir
yapı nasıl olur da ilgisiz olduğunu iddia ettiği bir darbe fiilinin
tam ortasına yerleşiyor? 50 bin insan hapse atıldı, 110 bin kişi
işten çıkarıldı..."
Ali Bulaç, "FETÖ'cü darbecilerin "tuzağa düşürüldük" savunusunu
da çok ilginç ifadelerle eleştiriyor.
Diyor ki: "Peki, öyle de olsa sizi hangi cazibe tuzak mahalline,
kapan yerine çekti? Fareyi kapana çeken beyaz peynirdir. Hangi
peynirin cazibesi sizi motive etti?
Halka ateş açanları, tarihte misli görülmemiş sivil katliama sevk
eden duygu, güdü nedir?
Tiananmen Meydanı'nda komünist Çin tankları bile önlerinde duran
genci ezmedi. (...) Sizi 249 insanı katletmeye sevk eden duygu,
düşünce, inanç, güdü nedir?.."
Ali Bulaç'ın mezkur savunmasındaki şu satırlar da bir hayli
manidar: "Diğer sektörleri bilmem ama medya sektöründe birçok kişi,
aylar öncesinden pılısını pırtısını toplayıp yurtdışına çıktı.
Önemli sayılabilecek kimse kalmadı (...) Akla şu ihtimalin gelmesi
su-i zan mı? 'Darbe söylentileri var. Başarılı olursa kaçanlar geri
döner, başarısız olursa seçkin kadro tutuklanmaz, kurtulur.' Peki,
suçlu suçsuz tutuklananlar olursa -50 bin kişi- ne olacak? Eh,
onlar da 'hizmet zayiatı' sayılır, bu dünyada maceracı ve akılsız,
üst kademe tarafından hapislerde çürüseler de, ahirette sevapları
çok olur. Bunu mu düşündüler?"
-