Mevzuya girmeden evvel sayın ahmak “muhaliflere” bir çift lafım
var: Burası bir gazete futbol tribünü değil; bu gazetede de haliyle
köşe yazarları var, taraftarlar değil.
Elbette bu gazetenin bir duruşu, ilkeleri var. Lakin bu demek değil
ki, her konuda herkes aynı düşünecek.
Mesela, Mançurya konusunda herkesin aynı düşüneceğinin garantisini
veremem.
Şappadak, “Yeni Şafak'ta Mançurya çatlağı” veya “Yandaşlar Mançurya
yüzünden biribirine düştü” diye atlama ey ahmak muhalif. Bir dur,
bir bak ne söyleniyor, hemen coşma. (Bizim sevimli okur makulesi
de, “yandaş” yaftasını kabullendiğimizi sanıp sitem ediyor.
Zıpırların diliyle söyleyecek olursak: “Bu ahmakların yaptığı
gider, bizim ancak hoşumuza gider.” İçini ferah tut ey sevimli
okur.)
Şimdi mevzumuza geçebiliriz.
Ankara'ya yapılan saldırıyı kimi arkadaşlarımız Rusya'ya bağlamış.
Güvenlik bürokrasisi de böyle düşünüyormuş.
Bu arkadaşlarımıza göre 2 uçağının düşürüldüğü günden beri Rusya,
kuyruk sancısıyla zaten bahane arıyormuş. “Ah bir Türk uçağı Suriye
semalarına girse de düşürsek” diye adeta aşeriyorlarmış.
Türkiye çok dikkatli davranınca ellerine bahane geçmemiş, onlar da
naçar taşeron örgütle Ankara'daki malum saldırıyı yapmışlar.
Olabilir, “zinhar olmaz” demem.
Fakat, sanki biraz da böyle düşünülsün diye söz konusu saldırı
yapılmış gibi.
Ne demek mi istiyorum?
Şuncağızı gözden kaçırmayalım diyorum: ABD'nin “kara kuvvetlerimiz”
dediği YPG'ye fırtına obüsleriyle ateş ediyoruz, Ankara'ya yapılan
saldırıyı da bu “kara kuvvetleriyle” bağlantılı bir terörist
gerçekleştiriyor, bunu nereye koyacağız?
Daha doğrusu bu bilgiden hareketle olağan şüphelinin Rusya yerine
ABD olması gerekmez mi?
Rusya ile kapışmamızdan, en azından sürgit soğuk savaş yaşamamızdan
çıkarı olan kim?
Bu soru çok önemli…
Rus uçaklarının 1 Kasım seçim zaferinin ardından, tam da hükümetin
açıklanacağı sırada düşürülmesinin Erdoğan ve Putin'e operasyon
olduğunu ilk günden yazdım.
Ve ben hâlâ ordayım.