Makedonyalı Büyük İskender günün birinde
döneminin favori bilimlerinden "geometriyi" öğrenmeyi kafaya
koyar.
Lakin hiç uğraşmadan, en kestirme yöntemle.
Misal, hap gibi.
Alıyorsun ve tesirini şappadak göstermeye başlıyor. Yani,
geometriyi öğrenmiş oluyorsun.
E tabii, koskoca kral, öğrenmek için biz "faniler" gibi diz
bükecek, dirsek çürütecek değil ya.
Bulup getiriyorlar yanına Yunanlı en iyi matematikçiyi.
"Öğret bana şu geometriyi ama diğer insanlara öğrettiğin gibi
değil, hemen" deyince...
Yunanlı matematikçi ayarın kralını verir: "Geometri öğrenmenin
krallara mahsus yolu yoktur..."
Öyledir.
Bazı şeyler imtiyaz kabul etmez.
Ben zenginim, soyluyum, kudretliyim; çarpmayı toplamayı bilmeden
"integral" alırım, diyemezsiniz.
Deseniz de integral öğrenemezsiniz.
"Yıldırımlar yaratan bir ırkın ahfadıyım" demek de işe yaramaz.
Zira, matematiğe hamaset sökmez.
"En son ne olur?!" diye pazarlık da yapamazsınız.
Hoş yapsanız da işe yaramaz.
Aklı başında hiç kimse, "Beş kere beş 25 eder ama hadi sizin için
20 olsun, maksat ayağınız alışsın" demez.
Neyse, odur.
Sadece matematikte bilimde değil siyasette de bu böyledir.
Kendisine göre bir kuralı, bir yöntemi vardır.
Sözgelimi, muhalefetsen her şeyden evvel muhalefette olduğunu
bileceksin.
Bilmiyorsan da öğreneceksin.
"Yok benim öğrenmem gerekmez, ben ayrıcalıklıyım, ben Cumhuriyeti
kuran partiyim..." dersen, demeye getirirsen, sittin sene öyle
muhalefete talim edersin.
Bir başka ifadeyle...
Ordu ve yargının gözlerine bakarak siyaset yapmayı alışkanlık
haline getirmişsen...
Yani, muhalefette iktidar gibi durmayı yıllar yılı marifet
sanmışsan...
Günün birinde vesayet kanalların tıkanır sudan çıkmış balığa
dönersin.
O vakit de Fetullah'ın veya Merkel'in gözlerine bakmak zorunda
kalırsın.
Haliyle...
Ne Fetullah'a söylenmiş tek bir sözün olur, ne de Türkiye'ye parmak
sallayan Merkel'e.
Halbuki...
Muhalefettesin, sırtında yumurta küfesi yok. Türkiye'ye
sömürgesiymiş gibi lakırdılar eden Merkel'e de en sert tepkiyi
gösterebilirsin.