Öncelikle mezkur isimde “h” harfi yerine apostrof tercih etmemin
nedenini izah edeyim de kimseciklerin aklına kötücül şeyler
gelmesin.
Bu köşenin müdavimleri bilirler; hazreti takdim etmek için,
falancanın arkadaşı derdim.
Bahsi diğer, artık vazgeçtim.
“FETÖ'den tutuklu yargılanan Alaeddin Kaya'nın kankası” deseydim,
itibarsızlaştırmaya çalıştığım iddia edilebilirdi.
Halbuki, incinmesini bile istemem.
Zira kendisini severim. Zaten bu yazı da biraz “değişik” de olsa
bir sevginin tezahürüdür. (Değişik, dediğim; Fe'mi Bey, Erdoğan'ı
sevdiği kadar ben de kendisini severim.)
Adlı adınca söylesem; yani, apostrof yakmasam, yani, “h” harfine
hiç dokunmasam, bu sefer de ben incinirim.
Zira…
Çok okunmak için adımı yazılarının başlığına çekiyorlar dediği gün,
felaket incinmiştim. (Elinizi vicdanınıza koyun da söyleyin, siz
olsaydınız incinmez miydiniz?)
Ben de “Fe'mi” şeklinde naçar bir çözüm buldum.
Hem konuşma diline daha uygun hem de (yaşıtlarının ona hitap
edişini müşahede ettiğim kadarıyla) daha sevecen.
Lakin, “Fe” hecesinden sonra en az iki “h”lik durak olacak. (“Mi”
hecesindeki “i” harfi de “Miiiiii” diye öyle öküz gibi çekilmeyecek
Şinasi. Sadece “Mi.” Hatta yarım bir “i' bile işini görür. Bu
arada, söz konusu adı telaffuz ederken adeta çay molası verircesine
“h” harfinin keyfini çıkaran, hemen ardından da ağzını şapırdatarak
'abi” diyen “atanamayan Ahmet Hakan'lar” şimdilik konumuzun
dışındadır.)