ANAP lideri Turgut Özal özelleştirme
projelerini bir bir ortaya koymuş sıra Boğaziçi
Köprüsü'ne gelmişti.
12 Eylül sonrası “demokrasiye” geçiş
günleriydi. “Demokrasiye” demeyelim de, “çok partili
hayata” diyelim.
Çok partili hayat da öyle sandığınız kadar çok partili değildi.
Kenan Evren'in müsaade etmediği hiçbir parti kurulamazdı.
Müsaade ettiği partilerde de aktif görev almak takdirine kalmıştı.
Akredite etmediklerinin siyasi hayatı başlamadan bitmiş
demekti.
Cemal Hasan o dönemde de gazeteciydi
ve Evren'e “diktatör” demek
şöyle dursun, uçağından inmiyordu.
Yıl 1983'tü.
Işıklar içinde yatası Necdet Calp, o dönemde
arzı endam eden Halkçı Parti'nin
lideriydi.
Halkçı Parti'nin siyasi skalada illaki bir yerini saptayacak
olursak, günümüz CHP'sine tekabül ettiğini söyleyebiliriz.
Lakin…
Halkçı Parti lideri Necdet Calp'ın söylemine karşılık arayacaksak
CHP lideri Kılıçdaroğlu'nu değil,
“HDP'nin bağlamacı eşbaşkanı”nı
gösterebiliriz.