Sayın Cumhurbaşkanı geçen gün yaptığı konuşmada, FETÖ konusunda
öyle bir serzenişte bulundu ki, olursa o kadar olur.
Dedi ki…
“Yakın arkadaşlarımdan, siyaset arkadaşlarımdan, muhalefet
partilerinden, iş dünyasından, sivil toplum kuruluşlarından her
çevreden pek çok kişi FETÖ'nün üzerine çok gittiğimi, kendilerine
haksızlık yaptığımı bana söylüyordu. Sadece milletim beni bu
mücadelemde kayıtsız şartsız destekledi…”
Muhalefet partilerinin Erdoğan'ı desteklememesini hadi anladık
diyelim.
Gerçi işin öyle pek “anlaşılacak” hali yok; zira söz konusu olan
parti pırtı meselesi değil, milli meseleydi.
Hülasa, Türkiye'nin beka sorunuydu.
O kadar ki, 15 Temmuz'da FETÖ işgali gerçekleştirseydi, bugünkü
gibi kutlayacak bir cumhuriyetimiz de olmayacaktı.
Lafın düzünü edelim:
“Türkiye Cumhuriyeti” yıkılıp yerine “Fetullah Cumhuriyeti”
kurulmamışsa, Erdoğan'ın FETÖ'ye karşı verdiği sarsılmaz mücadele
ve bu mücadelede milletin onu canı pahasına da olsa sonuna kadar
desteklemesi sayesindedir.
Bundan sonra kimsecikler kalkıp da bu milletin iradesinin karşısına
cumhuriyeti koyma bezirganlığına sapmasın.
Zira…
Cumhuriyeti de bu milletin iradesine borçlu olduğumuzun resmidir 15
Temmuz direnişi.
Gelelim, Erdoğan'ın mezkur konuşmasındaki, “iş dünyasından, sivil
toplum kuruluşlarından her çevreden pek çok kişi” ifadesine…
Her şeyden evvel şunu belirtmek isterim: İş dünyasından bütünüyle
bağımsız sivil toplum kuruluşu da “her çevreden pek çok kişi” de
çok istisnai bir durumdur. En azından bizim ülkemizde bu
böyledir.
Onun için ayrıca sivil toplum örgütü parantezi açmadan mezkur
ifadeyi bütün olarak ele almak istedim.
“Sermaye kırılgandır” lakırdısı hepinizin malumu. Haliyle, iş
adamlarının çoğu da kırılgandır.
Rüzgara göre yelken şişirme maharetleri de “gelen ağaysa giden
paşam” tavırları da hep bundandır. (Sayıları az olsa da dava
adamlığından ödün vermeyen ilkeli, omurgalı, duruş sahibi iş
adamlarımız da elbette vardır.)