17 Ağustos 99 depreminin ardından hemen herkes "deprembilimci"
olarak Prof. Ahmet Mete
Işıkara'nın ağzına bakardı.
Depremin etkisi o denli büyük olmuştu ki en akıl almaz
spekülasyonlara bile kulak kabartılırdı.
Mesela, "Akşam deprem olacakmış!" diye bir lakırdı
çıkar, koca İstanbul'u baştan sona gererdi. Lakin, "Arkadaşlar, bu
akşam olması beklenen deprem ertelenmiş; Ahmet Mete Işıkara'nın
komşusu söylemiş..." diyen biri çıkınca da herkes rahatlardı.
Kimsecikler de depremin ertelenebilecek, yani zamanıyla
oynanabilecek bir şey olmadığını aklına düşürmezdi. Zira referansı
Ahmet Mete Işıkara olan hiçbir cümle sorgulanmazdı.
Hiç unutmam yine o günlerde bir arkadaşımızın yaşlı annesi, Ahmet
Mete Işıkara için, "Bu adam ölürse biz ne
yapacağız!" demişti. Sabah erkenden kalkıp fay hatlarını
yoluna koyduğunu mu düşünüyordu, bilmiyorum.
Benim bildiğim, ışıklar içinde yatası Prof. Işıkara, 17 Ağustos 99
depreminin ardından "Depremle yaşamaya alışmalıyız..." deyip
durmuştu.
Ne ki depremin alışılacak bir şey...