Hazine ve Maliye Bakanlığı görevine gelir gelmez ekonomimiz kur
saldırısına maruz kalmıştı.
Evet, daha ilk günden...
Bunu da sözde finansçılar, "piyasa tepkisi" olarak yutturmaya
çalışmıştı.
Halbuki, önceki bakanlığı döneminde "devrim" niteliğinde hizmetler
yapan Berat Albayrak'a "piyasa" olumlu tepki göstermeli değil
miydi?
En azından, başarısını kanıtlamış olduğu için belirli bir müddet
tanınması gerekmez miydi?
Bu denli acul tepki göstermelerinin gerçek nedeni neydi?..
Enerji Bakanlığı döneminde "yerli ve yenilenebilir
enerji" için neler yaptığını, özellikle Mavi
Vatan için efsanevi meydan okuyuşunu ve "Tam
Bağımsız Türkiye" yolundaki dirayetini çok iyi
biliyorlardı
Deniz Kuvvetleri Komutanlığı'ndan ve
Dışişleri Bakanlığı'ndan kimileri Akdeniz'de
Mavi Vatan için yapmak istediklerine karşı çıkmışlar, ama
yolundan milim sapmamış, doğalgaz rezervleri bulmamızı
sağlayan gemileri müthiş bir öngörüyle satın almıştı.
Karşı çıkanlar mı?
Berat Albayrak'ın yeni çıkan "Burası Çok
Önemli!" kitabından okuyalım: "15 Temmuz'un hemen
ertesinde, o itirazları yapan isimlerden bazılarının ihanet
şebekesi içinde olduğu ortaya çıktı..."
Gelgelelim...
Sayın Albayrak'ın bizim "devrim" olarak nitelendirdiğimiz
hizmetleri, küresel finans çevrelerinin de içinde bulunduğu network
tarafından "affedilmez günah" olarak siciline işlenmişti
Küresel sistemin dayatmalarına boyun eğmediğini gördükleri için de
finans saldırılarına karşı direneceğini tahmin etmekte
zorlanmamışlardı.
Haliyle, göreve gelir gelmez boğmaya çalışmışlardı.
Dünyada hiçbir bakan Berat Albayrak kadar harici ve
dahili bedhahlar tarafından sistemli bir saldırıya
uğramamıştır.
O kadar ki, bu aşağılık saldırılardan yeni doğan bebeği bile
nasibine düşeni almıştır.
Finansal saldırılar zaten matine-suare devam etmiştir.
Mesela, yerel seçim öncesindeki 22 Mart 2019'da bir ABD bankası "TL
kaybedecek..." diyerek kur saldırısı başlatmış, yabancı
yatırımcılar da çok büyük miktarda Türk Lirası açığa satış
yapmışlardı