Elim bir trafik kazası sonucunda kaybettiğimiz oldukça "dindar" bir arkadaşımızın evine taziyeye gitmiştik. Babası ayakta zor duruyordu. Abisinin gözleri ağlamaktan kan çanağına dönmüştü. Merhum arkadaşımızın ilahiyatçı, medreseli arkadaşları olduğumuzu bildikleri için bizden Kuran okumamızı özellikle beklemişlerdi. Fakat okumamıştık. Bir Yasin, hatta Fatiha bile okumamıştık. Hep sustuk. Sessizlik gitgide öyle boğucu bir hal almıştı ki anlatamam. Sonradan şunu anladık: Kuran, tamam, ölüler için indirilmedi ama bizim yaptığımız da iş değildi...
Medreselerde dirsek çürütmüş bir arkadaş, yıllar önce Güneydoğu Anadolu'da bir evdeki taziye anısını böyle anlatmıştı.
Entegrist, literalist, Vehhabi zihniyetin "dramı" budur.
Dini "ihya" edeyim derken "geleneği" öyle viran ederler ki bastıkları yerde ot bitmez.
Taziye evinde Kuran okuma "geleneği" de her şeyden evvel dinleyenlerin kalbine inşirah verir, teselli eder.
Ölenlerin ardından yakınlarını teselli etmek için de sıklıkla "Hepimiz öleceğiz" denir.
Şayet ölüm nedeni kaza veya afet ise "Takdir-i ilahi, elden bir şey gelmez, kader!"...