Hem Abdülhamid'in siyasi dehasıyla imparatorluğu 33 yıl ayakta tuttuğundan sitayişle bahsedip hem de Neo-İttihatçıların maceraperest söylemlerine itibar etmek olmaz.
Her şeyden evvel dış politika duygusallık, hamaset, ideolojik romantizm kaldırmaz.
Dengeler değişirken bir noktaya kapanıp kalmak, bunu da “ilkeli olmakla” açıklamak haklılığınıza gerekçe olabilir ama haklı olma hakkınız size hiçbir “hak” kazandırmaz.
Dahası, tuğyancılar yani haksız hukuksuzlar saha genişletirken bizzat sizin “yüce haklılık erdeminizi” manivelaya dönüştürürler de haberiniz olmaz.
Her zaman söylerim: Yaşadığımız dünya haklının değil güçlünün hükümferma olduğu bir dünyadır.
En yalın ifadeyle, güçlüysen haklısın. Maalesef budur, modern çağdaş dünyamız bu kadardır.
Ve, sadece güçlülerin hukuku vardır. Diğer “hukuklar” kamuflajdan ibarettir. “Dünya 5'ten büyüktür” sadece bir slogan, bir temennidir. Gerçekte dünya 5'ten değil, 1'den bile küçüktür. Büyük patron ABD'dir.
İşin tuhafı, böylesi bir dünyada referansı demokrasi olmayan hiçbir rejim de makbul değildir.