Babaları şehit düşen çocuklar bakmazsa yıldızlar dökülebilir.
Dünya kapkaranlık olur şehit çocukları bakmazsa.
Babaları asla ölü değildir, al bayrağımızın yıldızıdırlar, her daim
bakarlar çocuklarına…
Yüreği yangın yeri analarına, babalarına, gizli gizli gözyaşı döken
sevdalarına!
Ama siz bunu bilemezsiniz Mister Schultz Efendi?
Rahmet Peygamberi'nin âgûşunu açtığı şehitlerimizin ölümsüz
olduğunu bilmediğiniz için kubur faresi yüzünüz sevinçten biraz
daha kızarabilir.
Siz de öyle, Michael Rubin Efendi. Hadi ne duruyorsunuz, “çak
yapın” Siyonist dostlarınızla.
Demiştiniz ya, kan kokusunu almış vaşaklar gibi,
“Türkiye kan gölü olacak!”
Sevinin, istediğiniz kadar semirin, ablak suratlarınızla.
Çocuklarınız veya taşeronlarınız başardı Beşiktaş'ta.
En kahpe en alçak yanıyla ihaneti gördük yine. Kapıkullarınız,
“genç çerileriniz” zevkten dört köşe.
Lakin bir şeyi unutuyorsunuz Michael Rubin Efendi!
Bu milletin haini boldur ama güneşi zapt edecek kadar da
kahramanları çoktur.
Şah damarını keserler ihanetin.
Ne ambargo ne dolardaki dalgalanma. Hiçbir yoksunluk durdurmaz
onları.
Hiçbir şeyleri olmazsa da, “çekip pırıl pırıl mavzerler çıkarırlar
oyluk etlerinden / dururlar ite çakala karşı yârin kapısında.”
Bu vatan, bu vatanın her karışı baştan sona onların yâri,
sevgilisidir.
Bu nasıl bir sevdadır bilemezsiniz, zaten nerden bileceksiniz,
hiçbir kitap yazmaz.
Askerlerini öldürürseniz, sıkılmış yumruk gibi topyekûn Mehmetçik
olur bu millet, polisini öldürürseniz topyekûn polis.
Her bireyi “çevik” her bireyi “kuvvet”…
“Türkiye bölünecek” diyordunuz ya, daha çok beklersiniz Michael
Rubin Efendi!
Bölemezsiniz; bu millet asla boyun eğmez.