Nasıl ki Irak ile İran'ı kapıştırdılar, Türkiye ile İran'ı da
kapıştırmak için az uğraşmadılar.
E tabii iki ülke de kaybetsin diye.
Zira sekiz yıl (1980- 1988) süren Irakİran savaşı döneminde, "kimin
kazanmasını istiyorsunuz" sorusuna, Kissinger, "ikisinin de
kaybetmesini istiyoruz" demişti.
Şuncağızı kestirmek hiç zor değildi:
İran -Türkiye savaşı, arazide mezhep savaşına dönüşeceğinden sadece
iki devletin değil, tüm bölgenin kaybetmesi demekti.
Bu da "projeye" gayet uygundu.
Kissinger (11 Eylül 2001 saldırısının ardından) tevekkeli, "Bundan
sonra çatışma Müslümanların arasında olmalıdır..." dememişti.
Irkçı Siyonist network çatallı diliyle üfürüp duruyordu:
İran bölgede "Şii hilali" oluşturuyor, siz de "Sünni blok" kurun,
ne duruyorsunuz?!
Çok geçmeden...
Türkiye'de ne kadar Taha Akyol varsa "Şii hilali" lakırdısını
dillerinden düşürmemeye başlamıştı.
FETÖ'cü Zaman gazetesi zaten sosyolojiyi hayli zamandır "mezhep
savaşına" hazırlıyordu.
"Pers'likte terslik var" diyen "Hocaefendileri" yıllar öncesinden,
"Cennete giden yol İran içinden geçse ben o cennete girmem..."
demişti.
Hülasa...
Amerikancı-Fetullahçı Sünnilerle, İngiliz Şiileri "mezhep savaşına"
aş eriyorlardı.
Suriye, işte bu mezhep savaşının laboratuvarı mesabesinde
tezgâhlanmıştı.
Üstadımız Sezai Karakoç da bunun için vakitlice uyarmış,
"İran-Türkiye- Suriye çatışması tuzaktır" demişti.
Sıklıkla alıntıladığım 2012'deki konuşmasında hadiseyi şöyle
resmetmişti: "Batı, İslam dünyasına yönelik nihai işgali yapmak ve
son darbeyi vurmak peşindedir... Öyle bir işgal ki, bir daha
İslam'ın dirilişi vaki olmasın, İslam haritadan silinsin..."
İran devletinin Suriye'deki tutumu veya Esat'ın mezalimi büyük
fotoğrafı görmeye engel değildi.
Lakin kim büyük fotoğrafa işaret etmişse linç ediliyordu.
FETÖ deşifre edilmişti ama onlardan "mezhep asabiyetini" devralan
veya (sentezleyen) "İslamcılar" türemişti.
İçlerinde...
Bugünlerde Erdoğan'a lagaluga eden AKP'li fırıldaklardan "eski
İrancılara" kadar bir yığın insan evladı vardı.