Bundan 20 küsur yıl önce yabancı dil kursundaki Çinli bir
kursiyere, "Ne işin var burda?" diye takılınca, "Farkıma varılsın
istedim; malumunuz, bizim ülke çok kalabalık..." karşılığını
vermişti.
Hayatımda ilk kez "Çin mizahına" tanık olmuştum. Çok da hoşuma
gitmişti.
"Çin ironisi" mi?
"ABD Çin ticaret savaşlarını" hep birlikte izliyoruz ya!
Gerçekten de Çin adına çok "ironik bir savaş" bu.
Galip gelirlerse ABD Doları değer kaybedecek ama dolar cinsinden
ABD'nin en büyük alacaklısı oldukları için kendileri mağlup
olacak!
Hülasa, kazanırlarsa bir dert, kaybederlerse başka bir dert.
Peki her halükarda kazanmalarının yolu yok mu?
Var, olmaz olur mu?
Şayet Tayvan'la "çözüm sürecini" başlatırlar, demokratikleşmeyi ve
"hukukun üstünlüğünü" sağlarlar ve bir de "tek adam rejiminden"
vazgeçerlerse kazanırlar.
Çin'in en büyük şanssızlığı bu önerileri dillendirebilecek
kapasitede "aydınları" yok.
Yani, bizdeki gibi "Fetullah kapatması liberalleri" veya dolardaki
yükselişi "tek adam rejimine" bağlayacak çapta "muhalifleri"
yok.
Şaka bir yana da, çakallığın lüzumu yok...
Çin Devlet Başkanı Xi Jinping'in yaşam boyu devlet başkanı
olmasının yolunu açan anayasa değişikliği geçtiğimiz mart ayında
kabul edildi, hiçbir Çinli çıkıp da "Yuan şimdi dolar karşısında
yerlerde sürünecek" demedi.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçtik diye tüm dünyada
kopartılan yaygaranın milyonda biri bile kopartılmadı.
Tam aksine...
ABD Başkanı Trump, "Belki biz de bir gün böyle bir değişiklik
yapmalıyız" diyerek mezkur değişikliği övdü.
Zaten ABD'nin "ticaret savaşı" tesmiye edilen gümrük tarifesi
artışları da Çin yerel para birimi olan yuanı pek etkilemedi.
E tabi Çin'in tasarrufu yüksek ve en fazla ABD Doları'na sahip
ülke.
Bizim de tasarruf oranlarımız çok düşük.
Dolayısıyla, (hızlı büyüyen bir ekonominin ihtiyacı olan)
yatırımların finansmanı için dış finansman kullanmak
zorundayız.
Zayıf karnımız da tam burası.
ABD ambargosu gibi bir operasyona maruz kaldığımızda veya getiri
oranları düştüğünde (şu faiz meselesi) yabancı para bizi terk
ediyor ve bu da TL'ye değer kaybettiriyor.
ABD ve Avrupa merkez bankaları bol likidite politikasına son
vermeye başladıkları için maruz kaldığımız etki daha da
büyük...
Yapmamız gereken tasarruf oranlarımızı behemehal arttırmak.
Bunun için de öncelikle bireysel emeklilik sistemini reforme
etmeli, özel teşvik programları ile en fakirinden en zenginine
tasarruf alternatifleri sunmalıyız.
Sigortacılık sistemini de büyütmeliyiz ki, orada biriken sermaye
değerlendirilebilsin.
Sermaye piyasalarını büyütecek adımlarla hem para sahipleri için
iyi yatırım alternatifi hem de şirketler için bankacılığa
alternatif bir fon kaynağı oluşturulsun.
Kaliteli üretim ve ihracat her şeyin başı.
Bakınız, ABD'de geliştirilen teknolojiler için montaj merkezi olan
Çin bugün artık kendi teknolojisini geliştiriyor, kendi markalarını
pazarlıyor.
Mesela, Çinli telefon üreticisi Huawei'nin telefon satışları
Iphone'u geçti bile.
Yerli araba projemizi biraz da buradan okumamız lazım.