Çoğuna göre değişim, dünyalar güzeli bir kelimedir; benim gözümde, fingirdek, iblisin metresi bir heyulâ.
Parmenides de değişimi reddeder.
Çünkü değişim, “şimdi”nin elveda demesi, olmayanın şappadak sahne almasıdır.
Böyle demiştim yıllar önce bu köşecikte.
Fakat…
“Değişim” bu, önüne kimi katsa ağzının suyu akar; karşısında kim durursa mahveder, biliyorum…
Ne ki, bizim derdimiz, olmayan değil, olması gerekendir.
Bir başka ifadeyle, “yaşanmaya değer hayat” için ayaklarımızın üzerinde sabit durmaktır.
Bu yolda “mahvolsak” da ne gam!
Bir arkadaş, “sen de hiç değişmemişsin” demişti de, “ne kadar değiştiğinizi anlayabilmeniz için bizim gibi değişmezlere de ihtiyaç var” karşılığını vermiştim.
Muhteremler o kadar hızlı değişiyorlar ki, “başkalaştıklarının” farkında bile değiller.