Dört bir yandan “kuşatma” altında olduğumuz muhakkak. Bunu inkâr
etmek gerçeklerle bağdaşmaz.
Kuşatmanın “merkez üssü” de belli. Lafazanlıklarla sürgit
gizleyemezsiniz bunu. En fazla, “tek bir Amerika yok,”
diyebilirsiniz.
Hele hele, “üst akıl” veya “Irkçı Siyonist network” gibi
“tanımlamaları” itibarsızlaştırmaya çalışmakla olmaz. Olur da,
kuşatmaya katkı sunmanın ötesinde hiçbir anlam taşımaz.
Almanya'nın “soykırım” kararı bile tek başına her şeyi açıklamaya
yetiyor.
Almanya “derin devleti” de “üst akıl”dan bağımsız bir adım atmaz.
Medyası derseniz, hepten eklemlenmiştir.
Siyaseti mi?
Sosyal demokrasi deyince dünyada ilk akla gelen
isimlerden Willy Brandt'ın siyasi hayatı boyunca CIA'nın
maddi himayesinde hareket ettiği ortaya çıktıktan sonra fazla söze
ne hacet.
Demem o ki çok yönlü kuşatma altındayız.
Komşularımız Irak ve Suriye'nin halini
görüyorsunuz.
Medeniyetimizin kadim şehirleri Bağdat'ı, Halep'i viran
ettiler. Irak'ta yetişmiş onca bilim adamını öldürdüler. Çoluk
çocuk kadın ihtiyar milyonlara varan insanımızı katlettiler.
İran devrimini cezalandırmak ve bloke etmek için 8 yıl
boyuncaSaddam'ı destekleyip İran'a saldırttılar. Sonra
da Saddam'ı şeytanlaştırıp Irak'ı işgal ettiler.
Bugün de aynı oyunun bir başka versiyonunu devreye soktular.
Evvela DAEŞ'in bir yeri işgal etmesi sağlanıyor sonra da “kara
kuvvetlerimiz” dedikleri PKK'nın Suriye kolu PYD ile
güya o yeri kurtarmış oluyorlar.
DEAŞ'ın mahut oyundaki fonksiyonu bu. Zaten fonksiyonu bitince,
yani, enerji yolları için koridor mesabesindeki “İkinci İsrail”
kurulunca, DEAŞ ossaat buharlaşmış olacak.
İsrail için işler hayli zamandır tıkırında. Arz-ı
Mev'ud için adeta mıntıka temizliği yapılıyor.