Sınıfsal imtiyazlarını koruma içgüdüsüyle kendilerini zincire vurdular. Zincire, yani, dar ve boğucu bir “aralığa!"
Bilgi birikimleri Atilla Taş seviyesinde olsaydı sorun yoktu. “Ol mâhiler ki derya içredir deryayı bilmezler" misali rahat ederlerdi.
Tam aksine, her şeyin domuzluğuna farkındalar!
Lakin, siyasi angajmanları ve özellikle de kör olasıca kibirleri yüzünden bu şebelek mahkûmiyete son vermiyorlar.
Bu da her geçen gün çıngar çıkarmalarına, tepinmelerine neden oluyor.
Keşke huysuzluk yapmakla yetinselerdi de hızla meczuplaşmasalardı.
Kendilerini hapsettikleri mahut dar alan, “Bütün kötülüklerin kaynağı Erdoğan" veya “Hep Erdoğan'ın yüzünden" veya “Tek sorun Erdoğan" demenin dışında hiçbir şeye elvermeyen bir hücreden ibaret.
Bilgi birikim de fayda etmez, bu hücreye kim mahkum olsa kafayı yerdi.
O kadar ki, bir Heidegger veya bir Nietzsche mezarından kalkıp gelse, “Ulan her gün burda yaşanır, matine- suare burdan konuşulur mu?" diyerek ossaat intihar ederdi.