Ömer Lütfi Mete merhum, bir
televizyon programında, Mahir Kaynak'la tatlı
tatlı sohbet ederken, “Keşke derin devlet
olsaydı…" demişti.
O yıllarda hemen herkes kıyasıya “derin devlet var mı, yok mu"
habire tartışıyordu.
Hatta, aklımda kaldığı kadarıyla, Nihat
Genç de, “derin
devlet"kavramlaştırması bana ait, diyordu.
E tabii “derin devlet" iyidir, lüzumludur diyen yoktu; herkes yerin
dibine batırıyordu.
Zira 12
Eylül öncesinin Maraş olaylarından Madımak katliamına
kadar ne kadar melanet varsa yegâne sorumlusu gösteriliyordu.
Peki Ömer Lütfi Mete herkesten farklı olarak
neden “keşke derin devlet
olsaydı" diyordu?
“Deli Yürek" veya “Kurtlar
Vadisi"nin senaristini yıllar öncesinden tanıyordum. Her
şeyden evvel meslektaştık. Öyle fevri çıkışların, ilginç
lakırdıların peşinde değildi; oturaklı, esaslı adamdı.
Rahmetlinin “derin devletten" kastettiği “eski
gladyo" değildi. Tam aksine, eski veya yeni gladyoya
(paralel örgüt) karşı mücadele etmesi gereken (tabiri caizse)
“çekirdek devletti."