MOSSAD ajanı Livni, İsrail'e tavır koymanın bedeli Erdoğan'a Gezi'de gösterildi, demişti. Tuhaftı çok tuhaf. Altan Biraderler ölesiye karşı çıktıkları “ulusolcu korteje” bir günde kaynak yapmış, Sırrı Süreyya Önder'ler Ertuğrul Özkök'lerine kavuşmuş, Emin Çölaşan'lar sabah akşam liboş dediği Cemal Hasangillerle kaynaşmıştı. Hülasa, Erdoğan'a bedel ödetme gayreti acayip bir “ittifaka” neden olmuştu. Doğan medyanın “çiçek çocukları” da yakıp yıkıyor, polis araçlarını ateşe veriyordu. Basın özgürlüğünü dilinden düşürmeyen Can Dündar'lar da kaput hale getirdikleri canlı yayın araçlarının önünde zafer kazanmış komutan edasıyla poz veriyorlardı. Uzun lafın kısası, CNN'den BBC'ye kadar “müstevlilerin” kahramanı olmuşlardı. Taha Akyol'ların “Y Kuşağı” diye pohpohladığı, doğuştan “humour”la yoğrulmuş bu “kullanışlı elemanlar” da başbakanlık ofisini yakmaya çalışıyor, ağıza alınmayacak küfürlerle “dönenim başbakanının” eşine küfrediyor, Erdoğan'ın kimi “refikleri” de “mesaj alındı” diyorlardı.